"Sana hayatında hiç sevilmediğini iliklerine kadar hissettirdiler mi Devin? Uyuyunca geçmeyen yaralar bıraktılar sana da?"
Uzunca kirpiklerinden süzülen acı...
İçimde birkaç parça umut kırıldı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan devam etti.
"Üzerini y...
Ayaklarım ilk kez bu denli korkuyordu o tarafa gitmeye. İlk kez bu kadar gerilmiştim. Hayatı tesbih yapıp koparan, hiçbir şeyi takmayan ben şimdi ne olmuştu da böylesine irkilmiştim.
Yarım kalan sigaramdan son bir nefes çekip soğuk zemine bastırarak söndürdüm.
Babamın ayıplayan bakışlarının altında, her zamanki gibi kafam dik omuzlarım geride bir şekilde daha hızlı adımladım.
Salonun diğer ucuna geldiğimde babam bir elini omuzlarıma koydu ve merdivenlerden aşşağıya inip yanımıza gelen uzun boylu adamı bana tanıttı.
"Arslan Korkmaz benim eski dostum ve Kapan'ın yeni ortağı." Anlık bir şaşkınlıkla kaşlarım yukarı kalksada saygısızlık olmaması içim hafif bir tebessümle bana uzatılan eli sıkarak "memnun oldum." dedim.
Arslan beyi biraz düşününce tanımıştım eski aile dostumuzdu sanırsam 4-5 yıl önce başka bir şehire taşınmışlardı yanındaki nereden hatırladığımı anlayamadığım kahve gözlerin sahibi de oğluydu. Babam konuşmasına devam etti.
"Ve Arslan'ın oğlu DEVİN KORKMAZ."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Devin Korkmaz ...
Tebessüm dahi edememiştim. Yüzüm herzamanki ciddiliğinde öylece taş gibi kalmıştı, sanki hareket etsem hatta ufacık gülsem taşlaşmış suratımdan parçalar dökülecekti.
Devin ne güzel bir isimdi. Acaba ona adını kim vermişti. Bir anlık düşünce denizimden 'sana ne Asi salak mısın? Milletin isminden sana ne?' diyen iç sesim beni kurtarmıştı.
Devin, gülüp az önceki suskunluğuma ima yaparak "Ben de memnun oldum." Dedi. Niye gülmüştü ki şimdi. Güldüğünde tek takıldığım nokta gamzeleriydi.
Yamuk gülüşünü yüzünden silmek istemiştim. Sadece bir an gözlerimi kaçırmak istemiştim ayarlarımla oynayan bu şirin, kısık gözlü çocuktan.
O an uzattığı eli sıkarak "Bende" diyebilmiştim sadece. İnce uzun parmakları, az önce ölmek istercesine kum torbasını yumruklayan, bandajlı elimi sıkarken midemden yukarı çıkan böceklerin akımı tüm vücudumu sarmıştı.
Benim ölü benliğime inantla gözlerinin içi parlıyordu bu çocuğun. Hayat vâdediyordu gülüşü.
Elini bıraktığımda kendimi sanki bir uçurumdan aşağı atılmışçasına boşlukta buldum. İlginç bir sihiri vardı.
Kendimi dışarı atmak istediğimi hissettiğim bi an konuşmalarını bölmek adına boğazımı temizleyip babama döndüm.
Tüm soğukluğumla "Iı Size hayırlı olsun ben çıkıyorum antremanım bitti bu günlük." diyerek telaş ve birazcıkta heyecanla yanlarından ayrıldım.