Aşk bir sanattır. Herkes sevemez. Ustalık eseridir. Her çırak öğretemez.Kimisinin yüreğinde emanet durur aşk, kimine yük bindirir, kimine acı getirir.
_________________________________
ASİ' den devam;
Sigaramı içerken gözlerim onunla kesiştiği anda yine Kapandaki gibi olmuştum. Ne olduğunu bilmesemde huzursuz ediyordu bu his beni.
Hiç alışık olmadığım bir şekilde yumuşatıyodu kalbimi. Ani bir hareketle arabama bindiğim gibi gaza bastım.
Sert yüz hatları öyle güzel kamufle ediyordu ki duygularını. Gözlerinin içine baksam bile anlamıyordum içindeki karanlığı.
Dağınık saçları ve yüzü öyle güzel bir tezat oluşturuyordu ki gün batımında. Ama biz benziyorduk. Ayağımızdaki postallar, siyah ceketlerimiz dik duruşlarımız, yürüyüşlerimiz...
Tek farkımız benden daha canlıydı. Gerçi bana göre herkes canlıydı. Ölü olan birine canlanmak mucize gibi, ama ölmek kolay alışılagelmiş bir durumdu. İkinci defa ölür mü ki ölüler?
Kafamdaki düşüncelerden uzaklaşmak içi arabanın camını yarıladım. Yüzüme vuran hava öylesine sıcak öylesine huzurluyduki. Günün en sevdiğim kısmı gün batımıydı.
Bence herkes hayatında bir kez de olsa batardı. Kimileri aşka, kimileri acıya, kimileri de benim gibi siyaha...
Evin girişine geldiğimde arabamı parkedip, düğmesine basarak kitledim. Cuk Cuk. Seviyorum bu sesi be.
Duvarları üzerime üzerime gelen büyük, gösterişli evin kapısını çadım.
Bir kaç saniye sonra Nesrin Teyze güler yüzüyle kapıyı açtı."Hoş geldin güzel kuzum, sabah kahvaltısında da yoktun aç mısın, bir şeler koyayım mı sofraya?" Nesrin teyzeye kapıdan içeri girerken aynı samimiyetle cevap verdim.
"Olur valla Nesrin teyze kurt gibi açım."
Sonra o içerdeki uyuz kadının yüzünü görmek istemediğim aklıma gelince R yaptım."Ama sen bana salondakini açma, mutfaktaki masayı hazırla üç beş bi'şeler koy geliyorum hemen ben de."
Nesrin teyzeyi çok severdim, küçüklüğümden beri emeği geçerdi bana. 50'li yaşlarında naif bir kadındı. Bizim evin yanındaki şirin müştemilatta kızı ve eşi Ömer amcayla yaşardı.
Ömer amcada bizim evin tadilat işleriyle market alışverişleri ve bahçeyle ilgilenirdi. O da aynı Nesrin teyze gibi tonton, bir adamdı.
Merdivenlere yönelmemle yukarıdan aşağıya heyecanla inen Berin'i görmem bir oldu.
"Anneee!! Arslan amcalar İstanbula dönmüş duydun mu?"Beni kenara itip öyle bir heyecanla merdivenleri inmişti ki ne derdi olduğunu anlayamamıştım.
O an elindeki tepsiyle boş kahve fincanlarını mutfağa götüren Nesrin teyzenin kızı, Negis ablayla karşılaştım. Nergis abla memleketten İstanbul'a gelmiş, ailesini yanında mimarlık okuyan yirmili yaşlarının başında tahminen 22 yaşında güzel bir kızdı benim de bu evdeki iyi anlaştığım, çoğu zaman dertleştiğimiz dert ortağımdı.
Nergis ablaya dönüp "Derdi ne bunun yine?" diye bir soru yönelttim. Nergis abla da bıyık altında gülerek bana cevap verdi.
"Ne olcak, Arslan Bey'lerin oğlu Devin'in yolunu gözlüyodu kaç gündür."Bilirdim, Nergis ablada pek hoşlanmazdı Berin'den hele ben oldum olası nefret ederdim ondan ama Devin'in adını duyunca kendimi yine sarsılmış hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE |
Romance"Sana hayatında hiç sevilmediğini iliklerine kadar hissettirdiler mi Devin? Uyuyunca geçmeyen yaralar bıraktılar sana da?" Uzunca kirpiklerinden süzülen acı... İçimde birkaç parça umut kırıldı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan devam etti. "Üzerini y...