İnsan hep bekler; mutluluğu, aşkı, hatta çaresizliği ve acıyı...
Alıştığı sevgisizlik korkutmaz insanı. Alışılmış bir kalp acıtmaz aşkı...Sabah uyandığımda başımdaki ağrı kendini yinelemişti. Ölü balık gibiydim. Fanusundan atlayan siyah ölü bir balık.
Yüzümü yıkamak için banyoya gittiğimde aynada gördüğüm görüntü diğer günlerin aksine daha bi beterdi.Çatlamış dudaklarım, dağınık saçlarım, şişmiş gözlerim...
Göz yaşlarım akmasın diye yukarı bakıyorum, seni orada görmeyi diliyorum anne.
En son Derya Hanım bulmuş beni annemin yanında. Gözlerimi hastanede açtığımda da tüm ısrarlara rağmen durmadım orada. Beyaz duvarlar , beyaz çarşaf, beyaz dolaplar ve beyaz bulutlar beni o kadar bunaltmıştı ki.
Normalde insanın içi açılırdı beyazda ama bana cehennemdi beyaz.
Belki de ben siyahı cennet bildiğimdendi.Biraz olsun kendime gelebilmek için mutfaktan bişeyler aşırıp yemeye karar vererek karın açlığıyla odamdan çıkarak mutfağa doğru adımladım. Muhtemelen bu saatlerde Nesrin teyze market alışverişinde Nergis ablada derslerine çalıştığı için ortalarda kimse görünmezdi. Karnım deli gibi acıkmıştı ama hiçbir şey yiyemiyordum.
Canım pek birşey istemese de dolaptaki sosislerden bir kaç tane alıp bahçeye çıktım. Yine bir düğüm oluşmuştu boğazımda. Keyifsizce mor göz altlarım eşliğinde iki saatlik bir uykuyla öylece donuk bakışlar bahşediyordum ortalığa. Korkmazların villasıyla bizim evin arasındaki minik çit kapı aralık kalmıştı.
Bu gün o kadar modum düşüktü ki her zaman iştahla yediğim salamları bile keyifle yiyemiyordum.
Korkmazların villasına bakan salıncaklı koltuma oturdum ve ağzıma bir salam attım. Aniden aralık kalan çit kapı gıcırdadığında kapıdan, kafasıyla kapıyı ittirerek açan simsiyah, kocaman bir köpek çıktı.Siyah parlak tüyleri ve kocaman cüssesiyle çok dikkat çekici bir duruş sergiliyordu. Kuyruğunu sallayarak yavaşça yanıma geldiğinde tabaktaki salamlardan ona da birtane verdim ve kafasını sevdim.
Vücudundaki siyah tüylere inat göğsündeki ve gözlerinin üzerindeki kaşa benzer yerlerde parlak hardal sarısı tüyleri, dimdik kesik kulakları ve kocaman bünyesinde, öylesine uyumlu, ürkütücü ve öylesine asil duruyordu ki büyülenmeden edememiştim.
Hayvanları her zaman severdim ama en çok da atlara aşıktım. İki haftada bir mutlaka çiftliğe gider, atları tımarlayıp, ata binerdim. onlarla ilgilenir zamanım oldukça birkaçının antremanlarını yaptırırdım. Çifliği bu aralar çok boşladığım aklıma gelince kendime kızarak, maçlardan sonra fırsat bulduğum ilk anda oraya gitmeyi aklıma yazdım.
"Ra, Ra nerdesin?"
Derya hanım adının Ra olduğunu öğrendiğim köpeğe sesleniyordu. Birkaç dakika sonra onu elinde bir mama kabı ile verandaya çıkarken gördüm. Yüzümde halsiz bir gülümseme belirirken o da beni gördü ve gülümseyerek bana ve Ra'ya doğru adımladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE |
Romance"Sana hayatında hiç sevilmediğini iliklerine kadar hissettirdiler mi Devin? Uyuyunca geçmeyen yaralar bıraktılar sana da?" Uzunca kirpiklerinden süzülen acı... İçimde birkaç parça umut kırıldı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan devam etti. "Üzerini y...