Cevap

142 62 65
                                    

Gün çoktan doğmuştu. Uykusuz gözlerini yavaşça araladı genç adam. Gözleri kendine kenetlenmiş bir çift mavi gözle buluştuğunda ise hafifçe gülümsedi.

"Günaydın." dedi Euria. Kim bilir ne zamandır sessizce izliyordu Gray'i.

"Günaydın." dedi adam. Sesi bir şükür gibiydi. Yatakta yavaşça doğruldu. "Gün çoktan aydınlanmış. Hani erken kalkmamamız gerekiyordu? Neden uyandırmadın." diyerek devam etti, uykudan henüz kopamamış boğuk sesiyle. Genç kadın omuz silkmekle yetindi. Sözlerini sakınsa da yanağında beliren bir kaç ton pembelik bir cevaptı.

"Hazırlanıp çıkmamız gerek." dedi tatlı sesiyle, cevaptan kaçınıyordu.

"Uyandırmaya kıyamadım, demek bu kadar mı zor Euria?" Gray'in sesi neşeliydi. Kendi sorusuna cevap beklenmeden ayağa kalktı genç adam. "Sen hazırlan, ben de Reny'e bakayım." diyerek çıktı odadan.

Mutlu adımlarla yürüdü koridorda, huzur doluydu, ömründe ilk defa yaşamak istiyordu. Ak saçlı bir dedeye dönüşmek istiyordu, yanında sayısız torunu ve Euria ile hayata gözlerini yummanın hayalini kuruyordu. Dudağında yer edinmiş keyifli bir ıslıkla indi merdivenlerden. Geniş holün ortasındaki büyük masada, bir elinde fincan diğer elinde kağıtlar ile oturan Laura'yı selamladı aynı neşeyle.

"Günaydın Laura"

"Günaydın Gray. İyi uyudun mu?" dedi Laura aynı neşe ile.

"Evet, teşekkür ederim. Renya nerede?"

"Bilmiyorum. Dün gece çok geç geldi. Sabah da erkenden çıkmış olmalı. Muhtemelen İN'i tanımak için zaman ayırıyor." diyerek yanıtladı Laura.

"Anladım." dedi Gray, düşünceli bir sesle. Hayır, anlamamıştı. Renya onu görmeden güne başlayamazdı. Bu Renya için bir takıntı gibiydi. Her zaman Gray'in güvende olduğundan emin olmak isterdi. Belki de İN Renya'ya de güven veriyordu veya bu güvenin kaynağı Euria'yı. Geldiği adımları takip ederek odasına döndü. İçeri girmeden evvel izin alırcasına tıkladı kapıyı.

"Gelebilirsin." dedi Su perisi.

Adam kapıyı dikkatle açıp başını uzattı. "Hazırsan çıkalım mı?" dedi gülümseyerek.

"Ben hazırım ama sen değilsin Gray." dedi Euria gülümseyerek.

Genç adam anlamamıştı. Üzerine giydiği beyaz gömleği yokladı, üzerinde olduğundan emin olmak ister gibi.

"Üstümde ya işte." dedi safça.

Euria Gray'in dalgınlıkla ağzından kaçırdığı sözleri duyunca büyük bir kahkaha attı. "İki gündür aynı gömleği giyiyorsun Gray." dedi kahkahalarının arasından, derin bir nefes alıp toparlandı. "Kıyafetlerini yıkamıştım, Reny'nin odasında. Hemen getiriyorum" dedi ve odadan çıktı.

Kadın geri döndüğünde elinde tertemiz, özenle katlanmış, siyah bir gömlek vardı. Gray, kadının ona uzattığı gömleği aldı. Gray'in ihtiyaçlarını düşünüp, kıyafetini yıkaması onun için büyük ve zarif bir jestti. Ama güzeller güzeli kadın bunun bir jest olduğunun farkında bile değildi. Genç adam ömründe ilk defa sahiplenildiğini hissetti. Ailesinin kaybının ardından ilk defa evi vardı. O ev Euria'ydı.

Renya'nın sayısız fedakarlığı tabii ki kıymetsiz değildi. Janos ona evini açmış, onu bir evlat gibi görmüştü. Ama ne olursa olsun o hane asla Gray için bir yuva olmamıştı. Bir evlat bir kardeş gibi görüldüğü hanede dahi tek başınaydı, yabancıydı. Artık bir yuvası vardı.

Yüzünde beliren gülümsemeyi gizlemedi. Elindeki gömleğe baktı bir süre. Böylesine basit bir özveri bile yüreğini ısıtmaya yetmişti. Bir elinde gömleği tutarken, diğer elini kadının ince beline sardı. Başını kadının sol omzuna koydu. Sessizce teşekkür etti, geri çekilmeden önce. Euria adamın ne için teşekkür ettiğini dahi anlayamamıştı. Çünkü Euria için bu dünyaya geliş sebebiydi, Gray'e yuva olmak.

ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin