"Hana dönmemiz gerek." dedi Renya, kendi kendine düşünüyor gibiydi.
"Hana dönemeyiz. Bizi kaçarken görmüş olabilirler." diyerek cevapladı Gray. Renya'nın geri dönme fikrine akıl erdirememişti.
"Bu yüzden dönmemiz gerek. Bizi gördüler, biliyorlar. İstediğim son şey aranan listesinde resmimi görmek." dedi Renya, yanlarında ki oğlana baktı bir süre. Sonra devam etti. "Sen de bizimle geliyorsun. Kendini koruyabilecek kadar akıllı olduğunu düşünmüyorum." dedi ciddi ama samimi bir sesle.
Çocuk başını salladı. Onlardan ayrılmak gibi bir niyeti yoktu. En başta şehre iniş amacı Gray'i bulmaktı. Atlarına bindiklerinde hareket etmeden önce Gray son bir defa sormak istedi.
"Reny, emin misin?" dedi. Renya'nın analiz kabiliyetine güvense de geri dönmek Gray'e mantıklı gelmiyordu.
"Belki de düşündüğün gibi bizden şüpheleniyorlar. Geri dönmezsek emin olacaklar." dedi Renya ve hızlandı.
Gray ve arkasına oturttuğu çocuk da onu takip etti.
Hanın önüne geldiklerinde atından inen Renya, önce kılıcına dokundu. Sonra vazgeçmiş gibi çekti elini. Camdaki yansımasından kendini izledi bir süre saçındaki yıldız tokayı düzeltti. Yüzüne sahte bir gülümseme oturttu.
Sonra arkasını dönüp asık suratlı adama baktı.
"Bir eğlenceden döndüğümüzü ve çok büyük bir şans eseri aradığımız nadir parçayı bulduğumuzu unutma Gray." dedi ciddiyetle.
"Nadir parça mı?"
"Evet. O." dedi Renya parmağı ile yanlarındaki mavi gözlü oğlanı işaret ederken.
Kapıdan girdiklerinde Renya dikkatleri üzerine çekmek istercesine abartılı bir kahkaha attı. Tüm gözler Renya'ya çevrilirken Hancı sahte bir gülümseme ile selamladı onları.
"Efendim. Şehir içinde tatsız bir olay yaşanmış. Bir iblis tohumu olmasından şüphe ediliyor. Sizler için endişelendim açıkçası." dedi sesinde sahte bir kaygı ile. Sonra yeni farketmiscesine sordu. "Bu küçük bey de kim?"
"Size nadir bir parça aradığımızı söylemiştim. Sonunda bulduk. Böyle rezil bir halde göründüğüne bakmayın bu küçük bey doğuda çok saygın bir lordun tek oğlu. Gezgin eğlence gruplarından birinde gördüğü kadına aşık olmuş. Gençlik nasıldır bilirsiniz. Babasının emri üzerine kendisini aradık ve bulduk." dedi Gary sahte bir böbürlenme takınmıştı. Aynı sahte gururla elini oğlanın omzuna attı.
"Delikanlıyı sağ salim bulduğunuz için çok şanslısınız efendim. Son bir kaç gündür Gaya'nın huzuru biraz kaçar oldu." dedi hancı. Beklediği ilgiyi göremeyince devam etti. "Kıymetli misafirlerimizden Lord Ivory ve üç adamı ormanda ölü bulundu. Zavallı lordumun cansız bedeni buz kesmiş deniliyor. Bunu yapanın bir iblis tohumu olduğundan eminiz kendisine bir isim dahi takıldı 'buz şeytanı' olarak anılıyor."
"Buz şeytanı mı? O adamları biz kestik." dedi Agust yapmacık bir öfke ile. Sözlerin suratında neden olduğu gülümsemeden kaçınmak için Renya söze girdi.
"Bu korkunç bir şey." dedi doğallıktan çok uzak bir korku ile.
Hancı bir kaç saniyeliğine Renya'ya baktı sonra Gray'e dönüp devam etti. Öyle ya yersiz yurtsuz gezgin bir kadına cevap verecek değildi.
"Onları en son üç veya dört gün önce görmüştüm sanırım." dedi, düşünüyormuş gibi yapıyordu. "Emin olamadım. Sizin hanımefendiyi yaralı bir biçimde getirdiğiniz gündü." Yapay tavırları ile örttüğü bir ima vardı sesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.
FantasyBir varmış bir yokmuş zamanın birinde âdemoğulları, havva kızları, devler, cüceler, periler bir arada huzur içerisinde yaşarlarmış. Birbirlerinden korkmaz ve gizlenmezlermiş. Lakin bu huzur dolu günler bir gün geride kalmış. Çünkü âdemoğullarından...