Odaya giren gün ışığının zorlamasıyla hafifçe araladı gözlerini genç adam. Usulca yatağından ayrıldı. Sert yatakta tutulmuş boynunu esnetti. Yere attığı kıyafetlerini acelesizce üzerine geçirdi.. Bol bir gömlek, hareketini engellemeyen sıkı bir pantalon...Elleri ile saçlarını karıştırıp odanın bir köşesindeki bakır tasa daldırdı elini, su ile yüzünü ıslattı.
Sonrasında odada ona ait ne varsa gelişi güzel doldurdu çantasına. Yatağa oturup, unuttuğu bir şey var mı diye odaya son bir defa göz attı.
Ayağa henüz kalkmıştı ki kapısı hafifçe tıklandı.
"Lord Conall?" dedi kapıdaki ses enerji doluydu.
Kapıyı açtığında karşısında güzeller güzeli o sarışın kadın vardı. Yol arkadaşı... Kadının enerjisine zıt bıkkın bir sesle konuştu.
"Sanırım uykunu almışsın Renya." dedi gülümsemeye çabalayarak "Kabullenmen gereken bir gerçek var. Ben bir lord değilim."dedi.
"Biliyorum ama size böyle hitap etmek hoşuma gidiyor efendim." dedi sarı saçlarına yıldızdan bir toka takmış olan genç kadın. Suratında samimi bir gülümseme vardı. Gülmeyi en çok ona yakıştırırdı Gray. Bir de yüzünü hayal meyal hatırladığı halasına, Nora'ya.
"Lütfen uzatma artık." dedi gülümseyerek genç adam. Yüzündeki gülümseme aynı samimiyetteydi.
"Tamam, şimdilik burada kesiyorum." dedi genç kadın göz kırparak ve devam etti "Hazır mısın?"
"Evet, sen?"
"Hadi gidelim buradan." Renya'ya göre bir cevaptı bu. Hana olan borçlarını ödeyip bir daha dönmemek üzere ayrıldılar. Öyle ya aradıkları bu şehirde değildi. Muhtemelen bir daha bu şehre ayak basmaları gerekmeyecekti.
Suskunca at üzerinde yolculuklarına devam ederken, Renya sessizliği böldü.
"İstikamet nereye?" diye sordu gerçek bir cevap alamayacağını bilse de.
Genç adam onu duymamıştı. Zihnini dün gece işgal eden anılar aklında oynamaya devam ediyordu.
O gece ve sonrası...
Halası omzunda Gray ile semersiz ata tek hamlede binmişti. Sanki kaçıp gitmek için onları bekliyordu at. Nora'nın binişi ile emir beklemeden hızlanmıştı.
Henüz uzaklaşamadan, kendisine iblis avcısı diyen şarlatanlar onları farketmişlerdi.
"İblis kaçıyor. Yakalayın!" diye bağırdı biri.
Ormanın içersinde yedi adam, karşılarına çıkıverdi.
Halası kendinden beklenmeyecek bir soğukkanlılık ve çeviklikle kılıcını çekmişti. Tek eliyle Gray'in başını göğsüne dayayıp sakladı. At hızını kesmedi. Nora ortadaki adamı tek hamlede yaralayıp yollarını açmıştı.
Gray şaşkınlığını atlatamadan halası atı döndürdü. Hızla geriye kalan altı adama doğru sürdü atını. Hızlı bir bilek hamlesi ile ikisini göğsünden yaraladı. Açılan yaralardan Gray'in çıplak ayaklarına bir kaç damla kan sıçradı.
Çocuk korkuyordu ama bu durumda bile halasına hayran kalmaktan alamıyordu kendini.
Son bir hamle ile Nora atı tekrar döndürdü. Bu kez istikamet düşmanlar değildi. Hızla ormanın içerisinde kaybolmayı hedeflemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.
FantasíaBir varmış bir yokmuş zamanın birinde âdemoğulları, havva kızları, devler, cüceler, periler bir arada huzur içerisinde yaşarlarmış. Birbirlerinden korkmaz ve gizlenmezlermiş. Lakin bu huzur dolu günler bir gün geride kalmış. Çünkü âdemoğullarından...