Göğsünde delice atan kalbi sakinleştirmek istercesine bastırdı elini. Koşarken parmak uçlarını ağaç diplerinde ki sarı zambaklara dokunduruyordu.
"Bir su kenarı bulmalıyım, yardım edin." dedi sessizce.
Su, topraktan var olmuş her canın damarlarındaydı ve her bir damla su ona hizmet ederdi.
Başını omuzlarının üzerinden geriye döndürüp etrafı ve sesleri kontrol etti. Avcunu hemen yanı başındaki ağaca dayadı.
"Yaklaşıyorlar mı?" diye fısıldadı ağaca. Çünkü biliyordu. Bu ağaç bu ormanın en yaşlısıydı kökleri tüm ormanı sarmasa da ormanda ki her bir ağaç onun ya evladı ya torunuydu. Bu ormanda olup biten her şeyi bilirdi.
Ağaçtan aldığı cevapla sakinleşti. Ona yaklaşmamışlardı.
Omzundaki yaraya bastırdı elini. Gözlerini kapattı. Avucunun içerisinden taze bir pınarmışcasına tertemiz su akmaya başladı. Yarası üzerindeki kurumaya yüz tutmuş kan suyla birlikte akıp, uzaklaştı.
Sırtını ağaca yaslayıp nefes alış verişinin normale dönmesini bekledi. Başını geriye doğru itip ağaca vurdu. Bir kaç defa...
Sonra konuşmaya başladı. İçindeki o sesle...
"Nerdesin?"
"Bul beni, kayboldum."
"Üşüyorum."
"Yaralıyım."
Genç adam hemen hemen her sabah olduğu gibi bu sabah da soluk soluğa uyandı. Fısıldarcasına seslendi.
"Kimsin sen? Nerdesin?"
Doğrulup, başını iki avcunun arasına aldı, elleri titriyor, üşüyordu. Sakinleşmesi gerekiyordu. Rüyasında ki kadının ona ihtiyacı vardı. Onu bulmalıydı.
Renya bu kabusları artık normal karşılıyordu. Çarçabuk matarasına uzanıp, bakır bardağı doldurdu. Bardağı uzatırken konuştu. "Al. İyi gelir." dedi. Sonra arkadaşının hemen karşısına bağdaş kurup oturdu.
Gray bir şey söylemeksizin aldı bardağı, bardağın içerisindeki kırmızı sıvıya yansıyan yüzünü inceledi bir süre. Sonra bardağı tek dikişte bitirip kenara koydu. Renya bir süreliğine sabırla Gray'in konuşmasını bekledi. Genç adamın bir şey söylemeyeceğini anlayınca söze girdi.
"Rüya gördün Gray, sayıklıyordun." dedi.
Gray onaylarca başını sallamakla yetindi.
"Anlatacak mısın?" dedi genç kadın bu defa.
Olumsuz anlamda başını salladı Gray, yanındaki bardağı kadına uzattı. Kadın ayağa kalkıp bardağı yeniden doldururken, genç adam da ikisi için sigara sardı.
"Rüyanı anlatmayacaksın, anlaşıldı." dedi Renya, tekrar eski yerine otururken. "Peki, söyler misiniz lordum, nereye gidiyoruz?"
Renya istikametlerini belirleyenin Gray'in rüyaları olduğunu biliyordu. O rüyalarda ne gördüğüne dair hiç bir fikri yoktu. Ama bazen Gray rüya göremediği için aynı handa bir kaç gece kaldıkları oluyordu.
"Düşünmem gerek." dedi genç adam sigarasını yakarken. Sonra gözlerini kapatıp rüyasında ki detayları bulmaya çalıştı.
Karanlık; ay ışığının vurduğu sarı zambaklar; iri, yaşlı ağaçlar...
"Gaya ormanı" dedi şüpheli bir sesle. Sonra elindeki sigarayı bırakmadan geriye doğru eğilip, uzandı.
"Emin misin?" Renya Gray'in sesindeki şüpheyi duymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.
FantasyBir varmış bir yokmuş zamanın birinde âdemoğulları, havva kızları, devler, cüceler, periler bir arada huzur içerisinde yaşarlarmış. Birbirlerinden korkmaz ve gizlenmezlermiş. Lakin bu huzur dolu günler bir gün geride kalmış. Çünkü âdemoğullarından...