Donuk gözleri kollarına yığılan genç kadında takılı kaldı bir kaç saniye. Onunla birlikte yere doğru eğildi. Değerli bir sanat eseriymişcesine dikkatle yere bıraktı kadını.
Tek eli hala kadının belindeyken, terle yüzüne yapışmış olan sarı saçlarını itti.
"Reny? Reny uyan." dedi fısıldarcasına.
Kadının belindeki elini yavaşça yukarı, sırta doğru ilerletti. Eli sert cisme değdiğinde aklını kaybedeceğini sandı bir an.
Islanmış elini kadının sırtından çekip donmuş gözlerle baktı. Eli kırmızıya boyanmıştı. Elini kırmızıya boyayan ruhum dediği can dostunun, kız kardeşinin kanıydı. Renya'nın kanıydı.
"Hayır." dedi bir rüyadan uyanmak istercesine. Zihninin derinliklerinde karanlık kabuslar gezinmeye başlamıştı. Annesi, babası, kendisine haladan çok bir abla olmuş olan Nora, Gray'i korurken can vermişti. Renya'yı da böyle kaybedemezdi.
Sesi istemsizce yükseldi.
"Hayır! Seni de kaybetmeyeceğim. Seni kaybedemem Reny!" diye bağırdı reddedercesine.
Kadının sırtındaki bıçağı çıkarırken öfkesine ve korkusuna hakim olmaya çalışıyordu. Sağ elinin parmak uçlarından başlayan kara öfke, korkusuyla birleşip hızla omzuna doğru ilerlerken, Gray düğmelerini koparırcasına çıkardı gömleğini. Önce sol eli ile kanamayı durdurmak için yarayı dondurdu, acemice. Sonra elindeki gömleği iki parçaya ayırıp genç kadının omzunu sarmaya çalıştı, aynı acemilikle. Zaman durmuştu. Burada tam şu an ondan ve Renya'dan başka kimse yoktu Gray için.
Sağ omzundan boynuna, oradan da yüzüne yükselen karartıyı, yerde yatan ve henüz son nefesini vermemiş olan iri adam gördü.
Kanla karışık sesi ile "İblis!" diye bağırdı.
Gray durdu. Yoldaşını yere bıraktı. Karartı artık yüzünün sağ yarısını kaplamıştı. Ayağa kalktı, yavaş adımlarla adama ilerlerken karartı sağ gözünde son buldu. Öyle ya Renya onu durdurabilecek durumda değildi. Ona ve yüreğinde yıllardır saklı tuttuğu karanlığa şu an kimse engel olamazdı. O şu an Gray Conall değildi.
Çizmesinin sert tabanını adamın kanlı çenesine bastırıp geriye doğru tiksinti ile ittirdi. Gözlerini görmek istiyordu. Gözlerindeki korkuyu...
Ona verdikleri ismi yıllarca reddetmişti. Bir iblis değildi, insandı. Ailesini ona taktıkları aptal isim yüzünden kaybetmişti. 'Madem öyle' dedi kendi kendine 'Madem bu kadar çok istiyorsunuz. Ben de bir şeytan olurum o halde.'
"Ben iblis değilim. Çok daha kötüsüyüm. Ben Buz Şeytanıyım." dedi.
Sözlerini bitirirken genç adamın ayak tabanından yayılan ayaz, iri adamın önce suratını sonra tüm bedenini dondurdu.
Geri dönüp genç kadını kucağına alırken karartı yüzünden silinmeye başlamıştı bile. Atına atladığında ise karartı tüm vücudunu terketmişti.
•••
Sargıyı yavaşça açarken kanamanın durmuş olmasına şükretti. Ancak sargıyı tamamen açtığında şükrünün boşuna olduğunu farketti. Sargının altındaki yaranın çevresinde yeşil damarlara benzer izler vardı. Muhtemelen Renya'ya saplanan bıçak zehirliydi.
Zehir yavaşça yayılıyor olmalıydı. Parmak uçlarını tedirgince yaranın üzerinde gezdirdi. Aklına gelen tek çözümü uygulamak için hazırlıyordu kendini.
"Reny, beni duyuyor musun?" dedi nazik bir sesle "Ne olursa olsun seni kaybetmeyeceğim. Hep sen beni korudun sıra bende." derken eğilip kadının terli alnına bir öpücük kondurdu. Kadının yüzü alev alev yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.
FantasyBir varmış bir yokmuş zamanın birinde âdemoğulları, havva kızları, devler, cüceler, periler bir arada huzur içerisinde yaşarlarmış. Birbirlerinden korkmaz ve gizlenmezlermiş. Lakin bu huzur dolu günler bir gün geride kalmış. Çünkü âdemoğullarından...