11•

1.1K 42 14
                                    

Araba büyük bir evin önünde durdu. İndiğimizde etrafa baktım. Evin karşısında orman yolu vardı burada başka ev yoktu. Nasıl bir yer burası? Etrafa balınmaya devam ettim. Birsürü siyah takım elbiseli adam vardı. Sanırım korumalardı.

"Yürü hadi." Rüzgar kolumdan tutarak beni çekiştirdi. Evin içine girerken kapıda ki 2 adamın kulağına birşeyler söyledi. Sonra bana dönüp tekrar kolumdan tutup evin içine çekiştirdi. Eve girdiğimizde etrafa bakındım.
Sol tarafta, ortada kahverengi deri, büyük bir koltuk vardı. Ortada küçük bir masa vardı, kahverengi. Perdeler kahve ve krem rengi karışımı. Süs ağaçları falan vardı. Ve etkileyici, ferah bir koku vardı. Evin içi, yaprak, ağaç, doğa kokusu gibi kokuyordu sanki.
Rüzgar direk koltuğa oturdu, ayaklarını küçük masanın üzerine uzattı. Kollarını başının arkasına yaslayarak, kafasını geri atıp gözlerini kapattı.

"Ben ne yapacağım burada?" Tek gözünü açıp bana baktı ve geri kapatıp konuşmaya başladı.

"Ne bileyim git uyu. Üst katlarda herhangi bir odaya gir uyu." Niye sert ve kaba biri bu kadar? Ayrıca niye uyuyayım ben bu adamın evinde. Tamam beni kurtarmış olabilir, ama bu onun bana sahiplenme hakkını vermiyor. Karışamaz bana! Yok ben buradan gideceğim.

Sessizce üst kata çıktım. Herhangi bir odaya girip kapıyı sessizce kapattım. Arkamı döndüğümde, yanlış bir odaya girdiğimi anladım. Kokudan anladım, burası Rüzgar'ın odası. Her şey koyu kahverengi ve siyah karışımıydı. Yatak, siyah, simsiyah. Perdeler kahve ve siyah karışımı, Dolap kahverengi, yatağın karşısında küçük bir koltuk vardı siyah deri.
Bu adam kahve ve siyah aşığı sanırım.

Fazla etrafı incelemeden hemen cama koştum. Camdan bakındım, ama görünürde kaçabileceğimi sanmıyorum. Evin her bir köşesinde, sağında, solunda, ortasında birsürü adamlar vardı. Şansımı denemek istedim sadece. Balkona çıkıp yerle arasında ki uzunluğa baktım.

"Güzel buradan atlarsam en fazla kolumu falan inciltirim."

Hemen o siyah çarşafı alıp balkon demirine sıkı bir şekilde bağladım. Daha sonra yavaşça tutunup aşağıya inmeye çalıştım.
Başarılı bir şekilde aşağı ulaştığımda kendimi yere bıraktım yavaşça. Neyse ki birşey olmadı. Hemen ayağa kalkıp arkamı döndüm ve gördüğüm şeyle gözlerimi kocaman açtım.
Karşımda kollarını göğüsünün altında birleştirmiş, sinirli bir şekilde yeşil gözlerini bana dikmiş bir Rüzgar gördüm. Onu atlatabileceğimi sanıp geriye doğru itip, koşmaya başladım. Çok sürmeden beni belimden tutup yakaladı.

"Bırak diyorum sana bırak!" Bağırdım ama işe yaramadı. Rüzgar beni kolumdan tutup geri eve sürükledi resmen. Sert bir şekilde kolumdan tutup beni koltuğa fırlattı.

"Ne yapıyorsun sen! Kolum acıdı hayvan." Koluma bakıp tutarken sinirli sinirli Rüzgar'a baktım.

"Yerinde olsam birdaha kaçmaya çalışmazdım. Uslu uslu otur şimdi." Deyip yukarı doğru çıktı.

"ÖKÜZZ!"

Çok kaba, öküz, hayvanın teki! Gitmek istiyorum beni zorla tutamaz. Ve gideceğim!
O yukarı çıkar çıkmaz arka kapı varmı diye salona bakındım. Hemen merdivenlerden az yanında bir kapı gördüm. Daha doğru büyük bir kapı. Hemen oraya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda karşılaştığım manzarayla çığlık attım.
Tasmalı, iki tane köpek vardı. Birden havlamaya başladılar. Korkup birdaha çığlık attım. Hemen kapıdan uzaklaştım ama köpeklerin tasmaları salona girecek kadar uzundu. Bir tanesi içeri girdi bana yaklaşmasına ramak kala rüzgar geldi ve köpekleri uzaklaştırdı. Ben yerde gözlerimi kapatıp oturuyordum. Açtığımda Rüzgar'la karşılaştım.

YASAKSIN BANA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin