Bugün okula girerken içimde apayrı bir mutluluk vardı. Berk'e bu senenin başından beri bazı duygular besliyordum. Bir erkeğe karşı birşeyler hissetmem tuhaf gelmemişti bana. Daha önce de erkeklerden etkilendiğim olmuştu fakat genelde kızlarla çıkardım.
Ama Berk ciddi duygular hissettiğim ilk erkekti. Lakin ona ulaşmam imkansız gibiydi benim gözümde. Çok konuşmazdı, hatta hiç konuşmazdı. Sınıfta diyalog kurduğu çok az insan vardı. Ama derste aktifti. Asosyal gibiydi , sosyal gibiydi de tuhaftı.
En belirgin karakteristik özelliği ise yardımsever olmasıydı. Herkese herşeye yardım ederdi. Olabildiğince kimseyi kırmamaya çalışırdı. Sokakta gördüğü her hayvana yiyecek verirdi. Yaralı bir canlı gördüğünde hemen veterinere götürürdü. Duyduğuma göre yazın çalışıp biriktirdiği paraları, yetimhanelere veya Afrika'daki yardıma muhtaç insanlara vakıflar aracılığıyla yardım gönderiyordu. O çok iyiydi.
Sadece benim için değil. O herkes için çok çok fazla iyiydi. Ben ise birkaç arkadaşı olan, amacı sadece günü kurtarmak olan, okulda belirli bir kitlenin saygı duyduğu basit bir öğrenciydim. Son zamanlarda da arkadaşlığı becerebildiğim söylenemezdi ya. Sırama geçip, camdan kapıyı gözlemeye başladım.
Yine 20 dakika erken gelmiştim. Berk'in gelmesine 10 dakika gibi bir süre vardı. O sırada kapıdan giren üçlü gözüme çarptı. Fatih, Meriç ve Özgür üçlüsü. Yaklaşık bir hafta kadar önce benimde içinde bulunduğum grup.
Grupta benim yönelimimi ve Berk'i farkeden ilk ve tek kişi Fatih olmuştu. Bu kadar sıcak bakacağını düşünmesemde, o beni şaşırtıp olabildiğince destek olmuştu. Hatta dün ona o saçma mesajı atmak bile onun fikriydi. Sanırım sonunu tahmin edemediği tek mevzu Özgür ve Meriç'in homofobik olmasıydı.
Geçen hafta bir gün Fatih'in gazıyla onlara kendimi açıklamak istemiştim. Sonuçta onlarla 5 yıldır kardeş gibiydik. Fakat daha ben ağzımı bile açmadan, eşcinsel olduğunu öğrendikleri bir tanıdıkları hakkında hakaretlerde bulunmuşlardı. Ben de dayanamayıp onlarla kavgaya tutuşmuştum. O zamandan beri ise pek muhabbetimiz olduğu söylenemezdi.
Okul aynı temposuyla çoktan başlamıştı ve öğlen tatiline girmişti bile. Fatih genelde okulda diğer üçüyle takıldığından bende rahatça Berk'i izleyebiliyordum.
Banklardan birine oturmuş alt sınıflardan bir kıza soru anlatıyordu. Yanında oturan kız kıskançlık damarımı şaha kaldırsa da bu duygudan hemen kurtulmaya çalıştım. Sonuçta o herkese yardım ederdi. Kıza özel birşey değildi. Bir süre daha soruyu anlattıktan sonra kız teşekkür ederek kalktı. Ben ise hâlâ onu izliyordum. İzlendiğini anlamış olacak ki o da bana döndü. Gözlerimiz kesiştiği an, nefesim kesilir gibi oldu.
Belki diğerlerine göre sıradan bir çift kahverengi göz olabilirdi. Fakat ben daha fazlasını görüyordum. Benim onda gördüğümü başkalarının da görme ihtimali kalbimi sızlatıyordu. Aşk böyle birşey miydi ki? Gözleri gözlerimde oyalandıktan sonra geri çekti.
Ve telefondan birşeyler yapmaya başladı. Anında benimde telefonuma bildirim geldi. Beni tanıdığına sevinirken, okuduğum mesajla gülümsemem büyümüştü.
Berk: Lütfen bana bakmayı keser misiniz?
Gökay: isteyerek olmuyor. Gözlerim senden kopamıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK [bxb]
Teen Fiction•askıda• Artık kendimi tutamıyordum. Sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Titrek sesimle konuştum "Sen sözlerini tutarsın değil mi Berk?" "Ne sözü?" "B-ben ağlıyorum. Yine senin yanında. Senin kapında. Söz vermiştin hani? Ne olursa olsun ağlarken y...