•~28~•

71 9 3
                                    

Medya: Melek Mosso - Uğurlama

Ruhumun karanlık sokakları vardı. Onlardan kaçmaya çalıştığım her saniye daha da yakınında bulurdum kendimi. Bazen kör bir sokak kedisine rastlardım, ruhumun yalnız olmadığını hissederdim. Kör de olsa, pis de olsa, bir kedi de olsa birileriyle paylaşıyordum karanlığı. Başını okşar, mırlamalarını dinlerdim kedinin. Bazen konuşurdum onunla. Kör biri için güneş doğsa ne çıkar derdim. Elbette kayda değer bir cevap alamazdım hiçbir zaman, yalnızca birkaç mırıltı... Belki de kendi sokaklarımda karşılaştığım için kendime benzetirdim bu kediyi. Kör değildim, pis değildim, kediye benzer hiçbir yanım yoktu fakat yine de bir şekilde özdeşleştirirdim kendimle.

Kör hissettiğim zamanlarım olurdu, bu zamanlara ne kadar ışık doldurmak istesem o kadar karanlıkta kalırdım. Bilirsiniz, karanlıktan korkmamanın tek yolu ona teslim olmaktır. Fakat ben karanlıktan zaten korkmazdım, aksine severdim onu. Gizlerdi beni, korur kollar, kimseciklere göstermezdi. Bu yüzden artık kaçmıyorum ruhumun karanlık sokaklarından. Göğsümü gere gere geziniyorum, bakın diyorum, bakın bu sokakların hepsi benim dostum, yoldaşım, sırdaşım...

Yine karanlık bir sokağa saptığım zamanlardan birindeyim. Fakat bu kez biraz daha farklıyım sanki. Üzerimde her zamanki dinginliğimin aksine bir endişe, bir acelecilik var. Ne bulmam gerektiğini bilmediğim bir arayış içindeyim. Yalnızca arıyor ve arıyorum. Derken bir şarkı ulaşıyor kulaklarıma. Tanıdık bir şarkı bu, bu hummalı arayış içinde mırıldanarak eşlik ediyorum sanatçıya.

"Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman
Uykusunda bir kuş ölür ecelsiz
Alıp da başını gitmek istersin
Karanlık sokaklar kör sağır dilsiz..."

İrkiliyorum şarkının her bir kelimesini söylerken. Öylesine bir şarkı değil, benim için yazılmış bir şarkıymış gibi hissediyorum. Uykusunda bir kuş diyor sanatçı, ölür ecelsiz... Sonra içimdeki ses getiriyor devamını, o kuş sensin Eslem... Korkuyorum, tir tir titremek üzereyim. Az öncesine kadar yoldaş bellediğim, dost bildiğim karanlık sokaktan ardıma bakmadan kaçıyorum şimdi. Karanlığı hala seviyorum fakat artık aydınlığa ihtiyacım var. Işığa, güneşe hatta bir kibrit alevine muhtacım. Işıklı bir gelecek umuduna tutunarak geçiyor zamanım.

"Eslem! Eslem, iyi misin? Bir şey söyler misin, korkutuyorsun artık beni!" diyen bir ses ve önümde sallanan bir elle birden sarsıcı bir şekilde içinde bulunduğum ana döndüm. Az önce olanlar da neydi öyle? Uyanıkken rüya mı görmüştüm? Fakat daha az önce kulağıma bir şarkının dolduğuna ve karanlık bir sokakta ardıma bakmadan koştuğuma eminim.

"İyiyim, ben... Dalmışım öyle..." dedim güçsüz, cılız bir sesle. Hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşıyordum. Uyanıkken bazı sesler duymuş, bazı şeyler görmüştüm! Tüm bunlara sebep olan, belki de yalnızca tetikleyen arabaya tekrar bakıp sert bir hareketle pencereyi kapattım ve hızlıca güneşliği çektim. Titreyen bacaklarıma daha fazla tutunamayıp kendimi koltuğa bıraktığım sırada Gizem'in elinde bir bardak suyla bana yaklaştığını gördüm. Kendimi sakinleştirmeye çalışıp hafiften titreyen ellerimle suyu içerken Gizem'in endişeli bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bir çeşit kriz geçiriyor gibiydim. Belki de yorgunluktan ya da uykusuzluktandı?

Takip mi ediliyordum? Tesadüf müydü? Bir arabayı aynı gün içinde görseniz tesadüf olduğunu mu düşünürdünüz yoksa takip edildiğinizi mi? Eğer arabanın sahibinin evi buralarda bir yerdeyse, saptığımız yanlış sokakta ne işi vardı? İnsan hiç evinin yolunu şaşırıp yanlış sokağa girer miydi? Tabii bir de arabanın lükslüğü vardı, öyle bir cipe sahip olan birinin mahalle arasında yaşaması çok çok düşük bir ihtimaldi. Tüm bunları göz önünde bulundurursak, tesadüf olma olasılığı yüksek bir hızla düşüyordu. Takip edildiğim olasılığını bir an için gerçek varsayarsak bu kez de önüme iki yol çıkıyordu. Ya takip eden kişi pek akıllı biri değildi ve böyle göze batan hatalar yaptığının farkında değildi, ya da takip edildiğimi bana belli etmek istiyordu. İşte bu iki yol arasında hangisinin gerçeklik payının daha yüksek olduğuna karar veremiyordum.

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin