•~17~•

164 16 2
                                    

Önümde iki seçenek vardı. Ya İnci'ye kafa göz dalacak, ikimiz de hastanelik olana kadar hıncımı alacaktım, ya da şimdilik hiçbir şey yapmadan bir açığını yakalayıp hiç acımadan bunu onun yüzüne vuracaktım. İlk seçenek oldukça cazip gelse ve hatta damarlarıma oluk oluk adrenalin salgılansa da ikinci seçeneğin çok daha akıllıca olduğunun farkındaydım. Bir yandan gözlerimi ondan ayırmıyor, diğer yandan da beni fark etmemesi için oldukça dikkatli adımlar atıyordum.

Aramızda belli bir mesafe bırakarak onu takip ederken birden aklıma Eymen'in İnci'yi neden aramış olabileceği sorusu düşmüştü. Sandığımın aksine söylediklerimin gerçek olabilmesine bir ihtimal vermiş ve bu yüzden de İnci'yi arayıp sormuştu. Fakat yine de bu oldukça saçma ve çocukça bir hamleydi. Şüpheleniyor olsaydı bile önce benimle konuşması daha mantıklı olmaz mıydı? Üstelik bugünkü olaydan önce de onun bazı şüpheleri vardı, kendi ağzıyla söylemişti. Yaptığı hem kendi aleyhine hem de benim aleyhimeydi.

Düşüncelerimden ayrılıp dikkatimi tekrardan İnci'ye yönelttiğimde evin olduğu sokağa değil, yanındaki sokağa dönmüştü. Şaşırsam da mesafeyi koruyarak onunla beraber sokağa dönmüştüm. Burası oldukça ıssızdı, bu yüzden fark edilmem an meselesiydi. Neyseki çok geçmeden bir yerde durunca ben de hemen bir çıkıntının arkasına gizlenip ne yaptığını gözetlemeye devam ettim. Hem onu rahatlıkla duyabileceğim hem de kolay kolay görülmeyeceğim bir yerdeydim. Resmen kendimi filmlerdeki casuslar gibi hissediyordum.

Henüz birkaç dakika geçmemişti ki bir adam silüetinin yaklaştığını gördüm. İnci'den çok daha uzun ve iriyarı biriydi fakat yüzü karanlıkta olduğu için göremiyordum. 

"Dediğim her şeyi hallettin mi? Sistem düzgün çalışıyor, eminsin değil mi?" diye sormuştu İnci, her zamanki gibi karşı tarafı küçümseyici bir tavır takınmıştı. Karşısındaki iriyarı adamın ellerini önünde bağlayıp ezilip büzüldüğünü görünce yuh sana be adam diye bağırmamak için kendimi zor tutmuştum. Eminim ki sırf üç beş kuruş para için bu hallere sokuyordu kendini.

"Evet efendim, her şey eksiksiz çalışıyor fakat..." dedi adam ve mümkünmüş gibi daha da ezilip büzülmüş bir hale girdi. O sırada birden zihnime süzülen fikirle telefonumu çıkarıp düzgün bir açıyla video kaydına almaya başladım. Adam hala karanlıktı fakat diğer kişinin arkası dönük olsa da İnci olduğu bariz belli oluyordu. Aradığım açık bu olacaktı, neredeyse emindim ve kendimle şimdiden gurur duyuyordum.

"Fakat ne? Dur sen söyleme, ben zaten biliyorum. O aptal kız gördü kamerayı, değil mi? Bir işi de düzgün becerin be! Boşuna mı para ödüyorum size, anlamıyorum ki! Ne yaptınız sonra peki? Saklamayı becerebildiniz mi bari?" dediğinde İnci, gözlerim yuvalarından fırlayacakmış gibi büyümüş, telefon düşmek üzereyken son anda engel olmuştum. Sevinçten bağıra bağıra çığlıklar atmak, tüm günün yorgunluğuna rağmen saatlerce deli danalar gibi ortalıkta koşmak istiyordum. Ama yine de tüm bu dürtülerimi bastırıp kayda almaya ve adamın söyleyeceklerini dikkatle dinlemeye devam ettim.

"İşçilerden biri görmüş kızın fark edip koşarak balkondan ayrıldığını. Eymen Bey ile balkona tekrardan çıkana kadar hemen kamerayı pencerenin aşağısına eğdik. Sonra onlar tartışarak balkondan çıkınca biz de bu sefer kamerayı gözükmeyecek şekilde yeniden kurduk. Şu an kamera net bir şekilde onları görebiliyor fakat onlar evinize gelmediği sürece hiçbir şekilde kamerayı göremezler efendim." dediğinde söylediğim her şeyde haklı olduğumu, ben Eymen'i haberdar edene kadar kamerayı sakladıklarını öğrenmek sevincimi daha da katlamıştı.

"İyi bakalım, öyle olsun. Dua et de konu burada kapanıp gitsin, yoksa neler olacağını benden daha iyi biliyorsun. Hem ben biterim hem de sen ve ailen mahvolursunuz. Bunu her zaman aklında tut ve işini ona göre yap Hasan. Al şu parayı, kaybol şimdi!" 

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin