•~3~•

558 158 12
                                    

Kolumu birinin dürtüklemesiyle neredeyse sıçrayarak gözlerimi açtım. Ne ara uyuyakalmıştım, hatırlamıyorum ama İstanbul'a varmıştık. Camdan dışarıdaki hareketliliğe baktım. İçimde bir yerlerin korkuyla hopladığını hissettim. Ankara da kalabalık bir şehirdi fakat İstanbul hem daha kalabalık hem de daha küçük bir yerdi.

"Günaydın prenses hazretleri." diyen Eymen'e dönüp gözlerimi devirdim. Apaçık alay ediyordu. Kim bilir uyurken saçma sapan neler yapmıştım.

"Akşam olmuş yalnız ama sen bilirsin." dedim bozuntuya vermeden.

Otobüsten inip valizlerimizi aldık. Harem'den Kadıköy'e geçecektik, evi oradaymış. O, her ne kadar taksiyle gidelim parasını da ben öderim dese de daha önceki gelişlerimden biliyordum ki Harem'den Kadıköy'e yürüyerek bile gidebilirdik. Şu anda da akşamın soğukluğu yüzünden ceketlerimize sıkı sıkı sarınmış, bavullarımızı arkamızdan çekiştiriyorduk.

Karışık ve bu soğuğa rağmen kalabalık olan sokaklardan geçip bir apartmanın önüne geldik. Biraz yorulmuştum ama en azından uykum tamamıyla açılmıştı. Bina mavi beyaz renklerinde, en az on yıllıktı. İçime derince bir nefes çekip Eymen'in eliyle tuttuğu kapıdan içeri girdim. Adımımı atar atmaz çiçek kokusu almıştım, çok güzeldi.

Her katta bir daire vardı, zaten bina çok büyük olmadığından iki daire olması saçma olurdu. Benim bakacağım daire üçüncü katta, Eymen'in oturacağı daire de dördüncü kattaydı. Tercihim her zaman teraslı dairelerden yana olsa da ara katları da her zaman sevmişimdir. Ki böyle bir durumda terası olmadığı için beğenmemek gibi bir lüksüm yoktu.

"Ben bavulumu üst kata çıkarayım, sen de bu anahtarı alıp eve bakmaya başla. Hemen gelirim." deyip anahtarı elime bırakmasıyla bir şey dememe fırsat bırakmadan yukarı hızlıca tırmanmaya başladı.

Bavulumu kapının kenarına bırakıp kapıyı açtım. Kapıyı ittirmemle havaya kalkan toz birkaç kere hapşurmama ve gözlerimin yanmasına neden olmuştu. Uzun zamandır uğranılmamış olmalıydı.

Etrafı daha iyi seçebilmek için ışık düğmesine bastım. Lamba cızırdayarak açılmıştı. Önümde büyükçe bir hol vardı. Sol tarafımda iki kapı, sağ tarafımda da üç kapı vardı. Tam karşımda ise balkon kapısı vardı. Kapının hemen yanında gömme dolap vardı. Balkon kapısının iki yanında L şeklinde koltuklar indirilmişti.

İncelemeye sol tarafımdaki odalarla başlamaya karar vermiştim. Biri küçük, çocuk odası veya misafir odası olarak kullanılabilecek bir odaydı. Odada yemek masası, bir çekyat ve televizyon vardı. Yan taraftaki kapı mutfağa açılıyordu. Mutfakta da diğer yerler gibi eşyalar vardı. Buzdolabı, bulaşık makinesi, ankastre fırın ve ufak da bir masa vardı.

Dolap kapaklarına uzanıp içlerine bakacağım sırada kapıda bir hareketliliğin olduğunu hissettim. Dönüp baktığımda Eymen'i kapıya yaslanmış, elleri yine ceplerinde bana bakarken gördüm.

"Nasıl? Beğendin mi evi?"

"Beğendim de ben eşyalı değildir diye düşünmüştüm." dedim. Gerçekten de buranın eşyasız olacağını ve en azından uyumak için parama kıyıp battaniye falan almam gerektiğini düşünmüş hatta hesabını bile yapmıştım.

"İstemiyorsan yarın ikinci elciye ya da eskiciye falan verebilirim." dediğinde ellerimi ve kafamı saçma sapan bir şekilde salladım.

"Hayır tabii ki saçmalama, kullanırım ben." dedim. Sonra kaşlarını kaldırarak bana baktığını görüp hızlıca, "Yani tabi taşınırsam." diye de ekledim.

Sonra sessizce evin geri kalanına bakmaya devam ettim. Mutfakta tahmin ettiğim gibi dolapların içinde birkaç tabak, bardak, kaşık ve çatal vardı. Tek başıma yaşayacağım için bana yeter de artardı. Dış kapının sağındaki odalardan biri tuvalet diğeri de banyoydu. Banyoda çamaşır makinesi ve duşkabini vardı. Üçüncü oda ise yatak odasıydı. Çift kişilik bir yatak, gardrop ve bir beşik vardı.

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin