•~11~•

274 91 33
                                    

"Sence gerçekten suçsuz olduğumuza inandılar mı?" dedim sessizce. 

Siren seslerinizi duymamızın üstünden henüz birkaç dakika kadar bir süre geçmemişti ki nasıl olduğunu anlamadığımız olağanüstü bir hızla kendimizi kelepçelenirken bulmuştuk. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki ana odaklanana kadar karakola gelmiş, yan yana duran nezarethanelere yerleştirilmiştik. Bedenimi çevreleyen şok dalgasından henüz yeni kurtulabilmiştim. Artık yarı sakin kafayla mantıklı düşünmemiz gerekiyordu.

"Bilmem. Ama ben olsam inanmazdım herhalde." dedi Eymen başını arkasındaki duvara yaslayarak.

"Bizi kim ihbar etmiş olabilir ki?" dedim aynı sessizlikle. Eğer suçlu gerçekten biz olsaydık bile cinayet çok sessiz işlenmişti. Nasıl birileri bizi anında ihbar etmiş olabilirdi ki?

"Muhtemelen cinayeti işleyenin ta kendisi." dedi omuz silkerek. "Hadi uyu biraz, belli ki uzun bir süre daha buradayız."

"Böyle bir haldeyken uyuyabilir miyim sence?" dedim. Kalbim göğsümden fırlayacakmış gibi çarparken ve aklımdan binbir çeşit düşünce geçerken gözlerimi bile kırpamazdım. Hayatımda ilk defa tutuklanmış, ilk defa ifade vermiş ve ilk defa nezarethaneye atılmıştım. Bunlar bile kalpten gitmeme yetebilecek sebepler iken burada olma sebebim daha da canımı sıkıyordu.

"Korkuyorum..." dedim içimdeki bağıra çağıra ağlama isteğini bastırmaya çalışarak.

"Ben de..." dedi, "Senin başına bir şey gelecek diye ödüm kopuyor. Sana git dedim, hem de defalarca. Mutlu musun şimdi burada olmaktan?"

"Hayır, mutlu değilim. Ama üzgün veya pişman da değilim." dedim tereddütle. Sonra ağzımdan dökülmek için ısrar eden o cümleyi kurdum. "Çünkü yanımda sen varsın."

Kafasını çevirip bana uzun uzun baktı. Ne ben gözlerimi ayırabildim, ne de o. Sanki ben de demek istiyordu da ona bir şeyler engel oluyordu. Ama ben ta en derinimden hissettim öyle demek istediğini. Bir kez daha ruhumun sağlam ve gerçek olduğunu hissettirdi bana. Şimdi yanında olmak, ona sarılmak, her bir hücremle sıcaklığında huzur bulmak istedim fakat gelen polis bu büyülü olarak nitelendirebileceğim anı büyük bir başarıyla bozmuştu.

"Sorguya alınacaksınız." dedi ve beni çıkardıktan sonra bileklerimi kelepçeleyip kolumdan tuttu. Beni sürükler gibi götürürken son kez kafamı çevirip Eymen'in sakin ol diye fısıldayan dudaklarına baktım. Bunu konuşmuştuk, her şeyi olduğu gibi anlatacaktım, tabii bir kaç değişiklik dışında.

Sorgu odasına girdiğimde ürpermiştim. Tepede, tam masanın üzerine düşen beyaz ışık ve karşılıklı iki sandalye vardı. Sandalyelerden birine oturup ellerimi masanın üzerine koyduğumda bir polis -veya komiser- hızlıca içeri girdi ve karşıma geçti.

"Eslem Hanoğlu, Avukat Selim Hanoğlu'nun kızı." dedi her kelimenin üstüne basa basa. Evet anlamında başımı salladığımda biraz öne eğilip devam etti. "Ama baban şu an sana hiçbir şey yapamaz, bunu biliyorsun değil mi?" dedi ve tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı. Daha şimdiden çok stres olmuş olsam da yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım.

"Biliyorum, istemiyorum da zaten." dediğimde geriye yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.

"Bu, zaten suçsuzum demenin farklı bir yolu mu?"

"Öyle de denebilir." dedim omuz silkerek. Olabildiğince rahat bir tavır takınmaya çalışıyordum. Ama titrememesi için kastığım bedenimle ne kadar başarılı oluyordum, orası muammaydı.

"Suçlandığın şeyin farkındasın değil mi? İki kişinin -ki bunlardan biri Avukat Ceyhun Sıraç- cinayetiyle suçlanıyorsun." dedi sanki bilmiyormuşum gibi hatırlatarak.

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin