•~10~•

317 101 26
                                    

"Eymen..." dedim zar zor çıkan sesimle. Yere damlayan taze kanın sesi ve giderek oda parfümünü bastıran pis koku yüzünden başım dönüyor, kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Biraz daha bakarsam bayılacağımdan korkuyordum fakat kafamı da başka yöne çeviremiyordum. Bütün bedenim şokun etkisiyle sarsılıyordu. Adeta bütün sistemlerim birer birer son hızla çöküyordu.

Bu adamı tanıyordum. Birkaç kez babamın daveti üzerine eve gelmiş, bizimle aynı masaya oturmuştu. O da babam gibi tanınan, ünlü bir avukattı. Hakkında bildiklerim sınırlıydı fakat bürosunun İstanbul'da olduğunu biliyordum. Şu anda asıl önemli olan soru, neden böylesine cani bir şekilde öldürülmüştü? Kim öldürmüştü? Yeni öldürülmüş olduğu belliydi. Bizim geleceğimizi daha doğrusu Eymen'in geleceğini bilen biri mi öldürmüştü? Ama neden?

"Allah kahretsin!" dedi Eymen tekrardan ve masanın ayağına sert bir tekme attı. Elini saçlarına daldırıp dilini dişlerinin arasına kıstırırken sinirle gözlerini kapatmıştı. Gözlerini yeniden açtığında gördüğü hiçbir şeyin gerçek olmadığını fark etmeyi umuyor olmalıydı. Fakat ne yazık ki her şey, hiç olmadığı kadar gerçekti ve bu benim midemin ardı ardına kasılmasına, gözlerimin önünde irili ufaklı karartıların oluşmasına neden oluyordu.

"Ambulansı aramalıyız." dedim fısıldayarak. Ne dediğimin farkında bile değildim. Bir nevi konuşmam gerektiğini hissettiğim için konuşmuştum.

"Ölmüştür çoktan." dedi sinirden titreyen sesiyle. Başımla sessizce onaylayıp son kez kanlar içinde orada duran adamın göğsünün tam ortasındaki bıçağa baktım. Elimle bıçağı çekip çıkarmak için uzandığım esnada Eymen hızla yanıma gelmiş ve elimi sert bir şekilde geriye çekmişti.

"Delirdin mi sen? Parmak izinin çıkmasını mı istiyorsun?" dediğinde şokla ona baktım. Haklıydı. Suçsuzken suçlu konumuna düşmek isteyeceğim son şey bile değildi. Hele de bir cinayetten sorumlu tutulmak... 

"Biz şimdi potansiyel suçlu muyuz?" dedim kabullenmek istemediğim halde. Adam yeni öldürülmüştü ve biz direkt olarak cinayetin üstüne gelmiştik. Karşımızdaydı işte, bütün mide bulandırıcılığıyla tam önümüzdeydi ceset.

"Ama o hizmetçi kadın, bilir kimin öldürdüğünü, değil mi?" dedim hızlıca. Eymen'in de bu düşünceyle gözleri parlamış, umutlanmıştı. Koşarak çalışma odasından çıkıp evin diğer bölümlerine bakmaya gittim. Ev normale nazaran fazlaca büyüktü.

Mutfağa girdiğimde yerdeki kıpkırmızı kan lekelerini görmemle hayatımın ikinci şokumu yaşamış ve çığlığımı tutamamıştım. Arkamdan Eymen'in geldiğini duyduğumda yerimden kımıldayamıyordum. Az önce iğrenerek baktığım kadın, şimdi yerde kanlar içinde yatıyordu. Ölümünün şokuyla gözleri açık kalmıştı. Gömleğinin rengi beyazdan kırmızıya hızlı bir geçiş yaparken etrafı ağır bir kan kokusu sarmıştı.

Gözlerim karardığı için yere, dizlerimin üzerine çöktüğümü hatırlıyorum. Nefes alıp vermek, dünyanın en zor işiymiş gibi geliyordu. Aldığım her nefes boğazımı yakıyor, kan kokusu yüzünden midem biraz daha bulanıyordu. Her yer birbirine giriyormuş gibi görmeye başladığımda gözlerimi sıkıca yumdum ve çektiğim nefesi ilerletebilmek için defalarca yutkundum. Eymen'in sinirden deliye döndüğünü ve etrafa tekmeler savurarak bağırıp çağırdığını duyuyordum. Fakat o sesler de yavaş yavaş boğuklaşıyordu.

"Eslem!" dediğini ve yanımda çöküp omuzlarımdan sarstığını hissettim. Elimle tutunduğum kapı pervazına biraz daha bastırarak hala ayık olduğumu, bayılmadığımı kendime hatırlatmak istedim. Fakat diz kapaklarımı ıslatan kan, hala kendimde olduğumu yeterince hissettiriyordu.

"İyiyim." diye fısıldadım ve gözlerimi ağır ağır açtım. Aslında her şeyin bir kabus olmasını ve şimdi de Eymen'in koltuğunda, henüz yeni uyanmış olmayı dilerdim. Ne yazık ki kabus falan değildi. Yerdeki kanlar da, aynı evi paylaşan iki ceset de en az benim kadar gerçekti.

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin