•~33~•

40 2 2
                                    

Yazar Anlatımıyla;

Bazen bir iç sıkıntısı bastırır insana, nedenini anlayamadığı. Pencereler, kapılar, her yer açıktır buz gibi havaya rağmen ama aldığın nefes yetmez yine de. Ne kadar derince solusan havayı, o kadar nefessiz kalırsın sanki. Oturduğun koltuk bile daraltır seni. Sıkıntıdan ne yapacağını bilemez, sokaklara atarsın kendini. Yürürsün, yürürsün, yürürsün... Ve yine de geçmez o sıkıntı, alışırsın yalnızca varlığına ve kabullenmek zorunda kalırsın artık.

İşte tam da o anlardan birindeydi o akşam Eymen. Defalarca evi turlamış, oyalanacak bir şeyler arayıp durmuştu fakat nafile. En sonunda can havliyle kendini sokağa atmış, soğuğun kollarına teslim olmuştu. Yürüyordu şimdi, nereye gittiğinin bir önemi yoktu o an için. Kaybolmak gibi bir endişesi veya üşümek gibi bir korkusu yoktu. Sadece yürümek hatta koşmak istiyordu. Nedenini bulamadığı bu sıkıntıyı yüreğinden söküp çıkarmak için her şeyini verebilirdi o an.

Sonra farkında olmadan Eslem'i düşünmeye başladı. Bir gülümseme yayıldı yüzüne, adımları yavaşladı. İçinden yanına gitmek ve saçlarına gömülüp gün doğana dek orada konaklamak geçti. Fakat saat geç olmuştu, yorgun ve uyuyor olmalıydı sevdiği. Üstelik üç gündür birliktelerdi, henüz bu sabah birlikte kahvaltı etmişlerdi.

Ah ne güzel, ne tatlı uyuyordur şimdi o...

Adımları onu sahile götürdüğünde ayaklarına teşekkür etmek istiyordu. Onu bu sıkıntılı durumdan ancak denizden esen buz gibi rüzgar ve denizin o kafa dağıtan kokusu kurtarabilirdi çünkü. Bulduğu boş bir banka oturup üstündeki cekete iyice sarındı. Aslında hastalansam fena olmaz, Eslem bana bakar, diye düşündü kısa bir an. Daha sonra bu çocukça düşüncesine kendisi güldü alay ederek.

Ne kadar süre orada oturdu bilmiyordu fakat kendini daha iyi hissettiği kesindi. Deminden beri aynı şiddette esmesine rağmen henüz şimdi rahatsızlık duymaya başlaması da sıkıntılarından bir nebze olsun sıyrıldığının işaretiydi.

Ellerini ceketinin cebine koyduğunda ne kadar üşüdüklerini fark etti ve anında zihninin arka planında ellerin üşümüş, diyen Eslem'in sesi yankılandı. Ne ara ellerinin üşümesi dahi Eslem'i hatırlatır olmuştu bilmiyordu. Aslında doğru soru, ne ara bu kadar aşık bir adama dönüşmüştü?

Eve doğru yavaş adımlarla yürürken saat epey geç olmuştu. Sokaklar neredeyse tamamen boşalmış ve evlerdeki ışıkların çoğu sönmüştü. Apartmanın önüne gelince başını kaldırdı ve önce Eslem'in dairesine baktı, bütün ışıklar sönüktü. Sonra başını biraz daha kaldırıp ışıkları açık kendi dairesine baktı.

"Bir dakika ya," dedi kendi kendine. "Işıklarım mı açık?" dedi ve sonra çıkarken kapatıp kapatmadığını düşündü. Sıkıntıdan ne yaptığımın farkında bile değildim, unutmuş olmalıyım diye düşündü ve yine de temkinli adımlarla binadan içeri girdi.

Dairesinin önüne geldiğinde kapısının aralık olduğunu görmesiyle bu kez gerçekten endişelenmeye başlamıştı. Kapımı açık unutacak kadar da dalgın değildim, kilitleyip çıktığıma eminim diye düşündü ve etrafına bakınıp kendini savunabilecek bir şeyler aradı. Doğalgaz borusuna astığı demir ayakkabı çekeceğini kaptığı gibi içeri girdi. Işıkları açık salona çevik bir hareketle girdiğinde koltukta oturan kadını görmesiyle elindeki çekecek gürültüyle yeri boyladı. Kadın bacak bacak üstüne atmış, istifini bozmadan gözlerini Eymen'e dikmişti. Üzerindeki pahalı kıyafetleri ve takındığı tavrı buraya ait olmadığını bağırıyordu adeta.

"Anne?" dedi Eymen şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez bir halde. Sıcak bir öfkenin inceden inceden kanına işlediğini hissediyor fakat metanetli davranmaya da gayret ediyordu.

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin