•~19~•

134 16 14
                                    

Arada sırada birkaç cılız ses işitiyorum. Bilinçaltımın düştüğü bir yanılsama mı yoksa sahiden o sesler var mı, emin olamıyorum. Gözlerimin ardında bazen fark edilemeyecek kadar güçsüz, bazen de kör edecek kadar güçlü ışık kıpırdanmaları görüyorum. Bütün bedenim sızlıyor arada sırada fakat hemen sonra uyuşmuşum gibi rahatlayıveriyorum.

Bazen de gerçek mi, rüya mı olduğunu ayırt edemediğim olayların içinde buluyorum kendimi, tıpkı şu anda da olduğu gibi. Fakat bu diğerlerinden daha farklı, daha gerçeğe yakın. Öyle ki kısa bir an gerçek olabileceği düşüncesine kapılıyorum fakat nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde rüya olduğuna eminim. 

"Ben çocuk bakıcısı değilim, anlıyor musun? Yoruldum artık hayatıma girdiğinden beri sürekli sürekli peşini toplamaktan. Tüm şu olanlara, düştüğümüz duruma bak, hepsi senin yüzünden. Ama artık arkanı toplayacak bir Eymen yok, ben gidiyorum. Mümkünse bir daha birbirimizin karşısına çıkmayalım." diyor Eymen. Nefret dolu, öfke dolu gözleri. Daha önce hiç böyle görmemişim onu, şaşırıyorum, dilim tutuluyor, konuşamıyorum. Arkasını dönüp gidiyor, tek bir adım dahi atıp da durduramıyorum onu. Nefes alıp almadığımdan emin değilim. Yere çöktüğümü dizlerim sızlayınca fark ediyorum. Ağlıyorum, bağıra çağıra ağlıyorum hem de. Az önce çıkmamak için direten sesim, şimdi bir dağı yıkıp felakete yol açabilecek kadar güçlü çıkıyor. 

Sonra etrafımdaki her şey dönmeye ve değişmeye başlıyor. Artık ağlamıyorum, aksine hayatımın en mutlu anındaymış gibiyim. Gülmekten ağzım ayrılacak fakat yine de gülüyorum. Az önce yaşadıklarım, sanki hiç yaşanmamış gibi. Tanıdık fakat bir o kadar da yabancı bir yerdeyim. Yanımda Eymen var, hiç bırakmayacak gibi sımsıkı tutuyor elimi. Başımı omzuna yaslıyorum, o da kafasını kafamın üzerine yerleştiriyor. Sonsuza dek o şekilde kalmak istiyorum fakat yeniden etrafımdaki her şey dönmeye ve değişmeye başlıyor.

Pis, terkedilmiş bir binadayım. Her an kırılacak gibi duran çürük bir sandalyedeyim, ellerim ve ayaklarım bağlı. Nemli duvarlardan yere su damlıyor, odadaki derin sessizliği bir bu damlama sesi bir de korkuyla titrek bir şekilde alıp verdiğim nefes sesleri bozuyor. Bağırmayı, yardım istemeyi deniyorum fakat daha önce çok bağırmış olmalıyım, boğazım müthiş derecede sızlıyor. Amansız bir hastalığa yakalanmış gibi, sonu hiç gelmeycekmiş gibi öksürmeye başlıyorum. Derken yine aynı şey oluyor, sahne değişiyor. Bu şekilde birbirinden bağımsız bir çok farklı ana dalıyor, farklı farklı ruh hallerine bürünüyorum. 

Bütün bu anlar silsilesinden derinlerden gelir gibi çıkan birkaç kelime koparıyor beni. Adımı sesleniyor ses ve "İyileşeceksin, söz veriyorum." diyor, tabii eğer yanılmıyorsam. Anlamlandıramadığım birkaç şey daha söylüyor ve ortalık derin, huzursuz edici bir sessizliğe gömülüyor.

Zifiri karanlıktayım bu kez, hiçliğin içindeyim sanki. Kısa bir süre geçmeden hiçlik de kayboluyor ve ben, içinde bulunduğum durumu tarif edebilecek doğru kelimeyi bulamıyorum. Sonra artık gerçekliğe dönüyorum, bu kez rüya olup olmadığına dair şüphe etmiyorum çünkü gerçekliği her bir hücremle hissediyorum. 

İçinde yaşam mücadelesi vermekten yorgun düştüğüm gezegen bütün bedenime ve özellikle de göz kapaklarıma çökmüş gibi ağır ağır araladım gözlerimi. Tam gözümün içine giren gün ışığına alışabilmek için birkaç kez kırpıştırdım gözlerimi. Başımı güçlükle yan tarafıma çevirdiğimde koltukta değil de diken üstünde oturuyormuş gibiydi, gözleri kapalı, kaşları çatıktı. Hastanede olduğumu ve neden hastanede olduğumu çok geç idrak edebilmiştim.

Aklıma meteor yağmuru gibi hızla ve sertçe düşen düşüncelerle elimde olmadan küçük bir inilti çıkmıştı boğazımdan. Kendimin dahi zar zor duyduğu bu ses üzerine Eymen sıçrayarak uyanmış, anında yanıma gelmişti. İyi olduğumu söylemek, Eymen'i rahatlatmak istiyordum fakat kurumuş boğazım buna engel oluyordu. İnsanüstü bir çaba sarf ederek su isteyebildim ancak. Güçlükle doğrulup Eymen'in bardaktaki suyu içirmesine izin verdim. Mucizevi bir şekilde birden iyileşmesem de en azından artık konuşabilecek durumdaydım.

Sen AğlamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin