-B I R-

5.5K 316 92
                                    

   
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.'

                                     - - - - -

  Gece şehrin üzerine hakimiyet kurduğuda, onun kasveti de yemek masasına çökmüştü. Ceren ve Ferit birbirlerine attığı kaçamak bakışlar altınd eziliyor, halam üç dakikada bir yudumla su içiyor, Serkan donuk gözlerle beni izliyordu. Bense hiçbir şey olmamış gibi Defne'nin tabağına kuru köfte dolduruyordum. Belki de onu görmezden gelmenin en iyi yolu buydu. Defne suratıma bakıyor, heyecanla çatala batırdığım köfteyi ısırıyordu. Masa da en sakin ben davranıyor olsam da Defne'yi sormaması için bildiğim tüm duaları ediyordum.

"Ee, Serkan Bey. Nasıl gidiyor hayat?"

Sorduğu soruyla birlikte tüm dikkatleri üzerine toplayan Halam'a, daha sonra vereceği cevabı merakla beklediğim için Serkan'a baktım. Nasıl olabilirdi hayatı? Nasıldı? Bu sorunun cevabını o kadar merak ediyordum ki, ettiğim kadar da umrumda olmayacağını iyi biliyordum.

"İlerlemeye devam ediyor. İş yani. İş dışında bir hayat yaşamayı beş yıl önce bıraktım."

"Bırakmakla unutmak arasında çok fark var yalnız. Bıraktığını geri alabilirsin. Ama unutmak öyle olmuyor."

"Elimde olmadan geçirdiğim bir kazayı bana suç bulma Eda."

İçimde birikmiş olan öfkeyle sandalyeyi geriye doğru itip ayağa kalktığımda, Defne'nin merakla boyanmış gözleriyle karşılaştım yukarıdan.

"Annecim sen devam et, tane tane yiyorsun. Ben ellerimi yıkayıp geliyorum."

Her zamanki gibi sadece kafasını sallayarak beni yanıtladı. Ferit ve Ceren'den sessizce özür dileyip masadan uzaklaştım ve eski odama çıktım. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. Çizimlere, kalemlere, tablolara. Yatak örtüm bile değişmemiş olmasına rağmen tertemiz duruyordu.

  "Artık konuşabilir miyiz?"

"Konuş. Dinliyorum."

  "Tamam." dedi ve klasik reaksiyonu olan ellerini beline koydu. Bunu genellikle hesap sormaya başlayacağı zaman yapıyordu. Ve şimdi hesap sormak için hazırlanmaya başlamıştı.

  "Öncelikle kim o aşağıda ki kız?"

  "Bana anne dediğine göre komşunun kızı olsa gerek Serkan. Başka saçma sorun varsa?"

"Neden hiçbir şey demeden gittin? Beş yıl, Eda. Beş yıl. Seni aramadığım tek bir karış toprak kalmamışken, neden İtalya'da olduğunu bildiren bir yazı, mektup veya mesaj yollamadın? Sen gittikten sonra her şeyi hatırladım ben. Yaşadığımız o aşkı-"

"Saçma bulduğun?"

"Evet saçma bulduğum. O an saçma bulduğum. Selin'in kafama yerleştirdiği imajın yüzünden sana asla güvenmediğim o saçma aşkın ne kadar derinde olduğunu hatırladım. Sana ne kadar aşık olduğumu hatırladım. Yetmez mi?"

  Beni masadan kaldıran o öfke, konuştuğu her kelimeyle daha da şiddetleniyordu. Aşağıdaki herkes bir kavga olacağını anlamış olsa da, orada her şeyden bir haber olan Defne için kapıyı sonuna kadar kapatmıştım. Dilimden dökülecek hiçbir kelimeyi duymasını istemedim.

  "Yeter mi Serkan? Benim kadar acı çektin mi ya sen? Benim kadar acı çektin mi? Serkan sen olanların farkında mısın biz evleniyorduk. Evlilik! Sen geldin düğün gününde bana İtalya'da işim var dedin. Seni asla bırakmam dedin, bıraktın. Dünyaya yüz kere gelsem yine sana aşık olurum dediğin kadının, sen benim çektiğim tüm acıya, içimde biriktirdiğim her öfke damlasına saçma dedin sen farkında mısın ya? O iki ay var ya, benim ömrümden kaç yılı aldı senin haberin var mı? Sen diyorsun ya, hatırladım diye. Sen daha hiçbir şey hatırlamamışsın. Beni insanların içinde ne duruma düşürdüğünü de hatırla o zaman. Senin yaşadığını umut ederken belki de aç kaldığını düşünerek bir lokma yemeden günümü tamamladığım günleri hatırlayabilir misin? İki ay aradan sonra seni ilk gördüğümde aşık olduğum adamın bana bakarken bir yabancıya attığı bakışla aynı şekilde baktığını hatırlayabilir misin? Hayır. O yüzden sakın senden uzakta geçirdiğim o beş yılın benden hesabını sormaya kalkışma. Çünkü buna ne haddin ne de yüzün var."

A N K AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin