-O N A L T I -

2.8K 256 65
                                    


...

"Eda.. Eda.. Eda!"

Ceren'in adımı yüksek bir sesle haykırmasıyla irkilerek ona ve yanında katalogla bekleyen kadına döndüm. "Efendim?"

"Dünyada mısın canım arkadaşım?"

"Ha şey, dalmışım öyle. Ne diyorduk?"

Ceren, iç çekti ve kadına dönüp mola vermek istediğimizi söylemiş ve başbaşa kalmamızı sağlamıştı.

"Eda" dedi ve elini elimin üzerine koydu. "İyi misin?"

Onu sessizce onayladım. Ama aklımda ki tüm sorular birbirini öne doğru itiyor ve ortaya korkuları doğuruyordu. Ceren sorusuna cevap beklerken başınu eğip beklentiyi arttırdığını ifade ederek gülümsedi. "Eda'cım?"

"Korkuyorum Ceren. Biz Serkan'la ne zaman tam anlamıyla aşk yaşamak istediğimiz zaman ya biri geliyor ya da bir olay oluyor. Önce babaannem olacak kadın geldi, sonra düğün günü o kaza. Fiziksel olarak halen bir şeyler için savaşacak durumdayım ama zihinsel olarak üzerime toprak atılmasını bekliyor gibiyim."

Hiç beklemeden bana sarıldığında, derin bir nefes aldım.

"Atlatamıyorum Ceren."

"Biliyorum. Ama artık her şey geride kaldı Dada'm. Bak Defne var, Serkan seni çok seviyor, biz varız. Her şey eskisi gibi oldu Eda. Selin cadısı yurt dışında."

"Kaan döndü. Onu unutmayalım."

"Eh,evet ama karışmayacakmış işte. Anlattın. O yüzden, bu korkuları geride bırakmanın ve düğün için mekan seçmenin tam zamanı."

Omuzlarımı silktim ve saçlarımı geriye atıp gülümsedim. "Tamam, hazırım!"

Kadın birkaç dakika sonra tekrar gelmiş ve beraber mekan fikirlerini incelemiştik. Serkan'la bir kez daha evliliğe adım atacağımızı düşündükçe kendimi gülümsemekten ve aynı zamanda korkmaktan alıkoyamıyordum. Defne bu gün Aydan Hanım ile birlikte olacaktı ve Serkan şirkette işleri olabildiğince halletmeye çabalıyordu. Birkaç gün sonrasına düğün olacaktı ve tekrar bir şeyin çıkmaması için fazlasıyla çalışıyordu. Ve ben de dua ediyordum. Eğer bu sefer de bir sorun çıkarsa, olacak hiçbir şeyi kalbim kaldırmayabilirdi.

----

"Ben yine de Serkan'a danıştıktan sonra size dönüş yapacağım. Fotoğrafları çektim zaten. Çok teşekkür ederiz."

Dükkandan çıkarken yüzüme vuran tüm havayı içime çekmiş ve olabildiğince derin bir nefes vermiştim. Bu işlerin yorucu olduğunu unutacak kıvama gelmeden yeniden hareketlenme olsa bile, henüz ilk aşamada bitmiş gibi hissediyordum.

"Defne'yi alıp yemek yiyelim mi?"

"Biliyor musun Ceren, bazen müneccim olduğunu düşünüyorum. Aydan Hanım'ı arayayım."

Telefonumu çantadan çıkardığımda, kayıtlı olmayan bir numaranın beni iki kez aradığını görmüş ve merakıma yenik düşerek numarayı aramıştım.

"Alo? Kimsiniz? Beni iki kez aramışsınız?"

Birkaç dakika boyunca telefondan ses gelmemişti, sonrasında yüzüme kapanmasıyla birlikte telefonu kulağımdan çekip Ceren'e baktım.

"Garip."

"Kimmiş?"

"Bilmiyorum ki, numara kayıtlı değil. Neyse, yanlış aradılar herhalde."

İkimizde aynı anda omuz silkmiş ve arabaya doğru ilerlemiştik. Ceren arabayı çalıştırana kadar ben çoktan Aydan Hanım'ı aramış ve Defne'yi alacağımı, onu hazırlamasını söylemiştim. Defne, düğün konusunda benden daha heyecanlıydı. Düğünde ne giymek istediğini kendisi seçmek istiyordu. Ve bu konuda ona kendimden daha fazla güveniyordum. Çünkü bazen benden daha güzel giyindiği oluyordu ve giymek istediği hiçbir şeyi bana danışmadan kombinliyordu. Böylesine her konuda alıcı bir gözü olması o kadar hoşuma gidiyordu ki...

Yol boyunca düşündüğüm tek şey ne olacağıydı. Yapılan bu kadar hazırlığın sonunda ne olacağını veya ne duruma düşeceğimi düşünmeden edemiyordum. İçimde oluşan büyük bir travma vardı ve her ne kadar iyi düşünmeye çabalasam da beni asla rahat bırakmayacaktı. Fakat Ceren sonuna kadar haklıydı, şimdi kötü düşünecek zaman değildi. Bu yüzden kendimi düğün hazırlıklarından koparıp Serkan'ın metoduna, çalışmaya vermek istiyordum.

Bir saat içerisinde Aydan Hanım'ın evine vardığımızda Seyfi'nin büyük ısrarı üzerine birkaç dakikalık da olsa içeriye geçmiştik. "Defne çok akıllı Eda. Çok güzel resimler yaptık, beraber çiçek ektik. Değil mi canım?"

"Evet anne, çok eğlendim. Seyfi Amca da çok komik. Ben hep buraya gelebilir miyim?"

"Tabii ki gelebilirsin bebeğim ama hep olmaz, halam beni mahveder yoksa."

Gülücüklerimizin arasında Aydan Hanım'a baktığımda, gözlerinde büyük bir pişmanlık olduğunu fark etmiştim. Bakışlarımı ondan çekip Defne'ye döndüm. "Aşkım, siz şimdi Ceren teyzen ile arabaya gidin. Beraber yemek yiyeceğiz. Ben Aydan Hanım'la bir şey konuşup geleceğim. Olur mu?"

"Tamamdır."

Ceren ve Defne odadan çıkarken Seyfi'ye kaş göz işareti ile birlikte bizi yalnız bırakmasını rica etmiş, Ceren'lerle birlikte o da yanımızdan ayrılmıştı. "Ben size eşlik edeyim."

Herkes odadan çıkarken Aydan Hanım'la göz göze geldiğimizde, oturduğum koltuktan kalkıp yanına gittim. Buruk bir gülümseme ile elimi ellerinin arasına aldı ve derin bir iç çekti, nefesi titriyordu.

"Eda, akşam yaptığın konuşma. Daha doğrusu içini döktüğün konuşma. İçime çok oturdu."

Gözlerimi kaçırdım. Dün akşam, tüm biriktirişlerimin patlama noktasını yaşamış ve aklımdan, kalbimden ve ruhumu daraltan o yerden ne geçiyorsa hepsini tek nefeste haykırmıştım. Ve bunu yaparken kimi üzdüğümü, kimi kırdığımı bile fark etmeden yapmıştım.

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun Eda?"

Sorusu karşısında afallasam da kısa sürede kendime gelip ses tonumu ayarlayarak onu cevapladım.

"Aydan Hanım. Siz, o sene düğün hamamında beni kızınız gibi sevdiğinizi söylemiştiniz. Bakın Aydan Hanım, ben size kızgın değilim. Siz bir annesiniz ve ben bunu çok iyi anlıyorum. Çünkü ben de bir anneyim artık. Ama şöyle bir şey var. Siz, kızınız gibi gördüğünüz kadının acı içindr kıvranmasını izlediniz iki ay boyunca. Serkan'ın nefes aldığına dair umudumu kendi içimde yeşertmeye çalıştım ben. Siz en azından bana hayatta olduğunu söyleyebilirdiniz ama yapmadınız. Sizi seviyorum, Aydan Hanım. Ama hayatım boyunca bu kötülüğünüzü asla unutmayacağım. Şimdi izninizle, Defne daha fazla beklemesin."

Gözyaşları içinde beni onaylarken ayağa kalktım. Ona her ne kadar kırgın olsam da, onu bu şekilde bırakmak içimden gelmiyordu.

"Bu arada sizden bir şey rica edebilir miyim?"

"Tabii ki hayatım, ne istersen."

"Düğün hazırlıklarını siz üstlenebilir misiniz?"

- - - - - - - -


"Annecim, o tabak bitecek biliyorsun değil mi?"

"Ya anne ya, patates yemek istiyordum!"

"Annecim hayatım boyunca patates yemeyi ben de isterim. Ama patates olacağız ikimizde! Bir evde bir robot iki patates hiç hoş olmaz. O eve insan lazım insan."

Defne kahkaha atarken Ceren kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Robot kim?"

"Hah, kim olacak? Serkan Bolat. Nam-ı diğer Robot Bolat."

İkinci kez atılan kahkahaların arasına giren telefon ziline nefretle bakarken herkesin susmasını işaret etmiştim, arayan Ferit'ti.

"Aa, Ferit arıyor. Susun. Efendim Ferit?"

"Eda, acilen ArtLife'a gelmen gerekiyor. Serkan binayı ateşe vermeden önce burada olabilir misin?"

"Aah, nasıl yani? Ferit ne oldu ki? Serkan neden binayı ateşe versin ayrıca?"

Uzun bir süre ses gelmemiş, sonrasında derin bir nefes alış duyulmuştu.

"Kaan Karadağ burada. Bir müşteri ile gelmiş. Adam proje için Kaan'a gitmiş ama peyzaj için Kaan seni önermiş. Yani, bu işte ortak olmanızı istiyor."


A N K AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin