-O T U Z-

2.5K 210 46
                                    

    Zaman oldukça hızlı ilerlerken korkumuz gerçekten dakikalar mıydı? Her gün içimde ki ikizlerin büyüdüğünü hissedebiliyordum. Defne gün geçtikçe büyüyor ve her gün bir şeylerle karmaşa içine giriyordu. Gün ve gece birbirine girmiş gibiydi. Serkan, bebeklerin ve benim sağlığım için kendini bile ortaya koyacak kadar fedakâr, yediklerime dikkat etmem konusunda bir ordu komutanı kadar disiplinliydi. Defne, gözlerimin önünde patates kızartmaları yiyebiliyorken ben elma kemiriyordum. Haksızlıktı bu.

"Anne, tadına bakmak ister misin?"

"Verir misin gerçekten?"

"Babam kızar anne."

Başımı arkaya attığım an, alnıma değen dudaklar ve onun bıraktığı derin öpücükle birlikte Serkan'a baktım. Ceketini sandalyeye koydu ve sonrasında yanıma gelerek kendini koltuğa bıraktı. İşlerin yoğun olduğu belliydi, üzerinden tır geçmiş gibi görünüyordu.

"Neden bu kadar yoğun bu işler?"

"Peyzaj Mimarımız biliyorsun alanında harikalar, mucizeler yaratan biriydi. Maalesef doğum iznine çıktı."

Sırıtıp başımı göğsüne yasladım. Bunu yapmayı çok seviyordum, kalbini dinlemek bana iyi geliyordu.

"O harikalar yaratan Peyzaj Mimarı, her an işine dönmeye hazır çünkü sıkıntıdan doğurmak üzere, haberin olsun."

"Eda, ikizlerin ve senin sağlığın için."

"Hayatım, tonlarca saksı ya da toprak taşımıyorum, oturup bilgisayardan çizim yapıyorum o kadar. Geleyim işte Art Life'a. Ben çok sıkılıyorum Serkan. Defne okula başladı. Seyfi sırf benim için burada bekliyor. Lütfen."

Ellerimi çenemin altında birleştirip yavru kedi bakışlarımı ona yönelttiğimde gözlerini gözlerime sabitleyip uzunca baktı. "Bakma bana öyle."

Gözlerimi onun inadına daha da irice açmıştım, Defne arkadan kıkırdıyor ve o da Serkan'ın vereceği kararı bekliyordu.

"Sana neden hayır diyemiyorum ben Eda Bolat?"

"Aşıksın o yüzden."

"Bak sen..." Kollarının arasına alıp saçlarımı tutam tutam öperken Defne ile sırıtarak bakıştık, birbirimize göz kırptığımızda yerinden kalkı ve Serkan'ın kucağına atladı. "Baba, bebeklerden birinin ismini ben koyabilir miyim?"

"Bilmiyorum, annene sorman lazım aşkım. Çünkü o biraz.."

"Biraz ne Serkan?"

İkisi de yakalanmış birinin ifadesiyle bana bakarken, elma dilimi dolu tabağı cam sehpaya bırakıp onlara döndüm. Hormonlarımın içeride başlattığı isyanı, zevkle sürdürmek istiyordum.

"Biraz neyim Serkan'cığım?"

"Boşver ya, kelime bulamadım."

"Baba, çok kötü yalan söylüyorsun."

"Kız! Ben biraz neyim?"

Defne elini ağzına kapatıp yerinden kalktı ve bana sarıldı. "Dünyanın en güzel annesi!"

"Yaa!"

Tıpkı bir kedi gibi bana sırnaştığında, kollarımı ona sıkıca sardım. Kokusu bana cenneti anımsatıyordu, gözleri baktığım en güzel gözlerdi. Saçlarımdan bir tutam aldı ve öpücüklere boğup bana baktı.

"Annem benim."

Kucağımdan inip tekrar resim defterinin önüne kurulduğunda gözlerimi Serkan'a çevirdim, çoktan uykunun en derin sularına dalıvermişti. Dudaklarından ufak bir hamle öpücük alıp başımı yeniden göğsüne yaslayıp kalbini dinlemeye devam ettim. Onun kalbi, bu dünya üzerinde aşık olmaktan kaçamadığım tek yerdi. Gözleri kaybolmayı sevdiğim tek orman, kokusu beni düşlerimden ayıran tek bahçeydi. Ona duyduğum aşk, yağmurlu havada sığındığım en sıcak yuvaydı. Ve o bana daha ilk günden kapılarını açmıştı. Ve ben o gün, Serkan Bolat'a aşık olmuştum...

A N K AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin