- D O K U Z -

4K 329 34
                                    

                          "İtalya.."

 
   "Bu binanın hikayesini biliyor musun?"

  "Hayır, anlatır mısın?"

  "Tabii ki anlatırım!"
 
    Türkiye'den İtalya'ya gelişimizin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Serkan ve Defne geldikleri gibi İtalya'yı gezmeye başladıkları sırada ben de Efe'nin acil yardım çağrısına kulak vermiş ve ofise koşmuştum. Masama yığılan o kadar dosyayı gördüğümde gerçekten moralimin bozulduğuna yemin edebilirdim. Ama moralimi düzeltecek sebepleri de yanımda getirmiştim. O hayalini kurduğum 'aile' kavramı beni kendimde tutuyordu. İtalya'da geçirdiğim beş yıl boyunca hiç gülümsediğim kadar gülüyor, Serkan ve Defne'nin birbirine alışma sürecine tanıklık ederken kendimi o kadar iyi hissediyordum ki. Bir kez daha bu güzelliği onlardan uzun süre çaldığım için kendimden nefret ettim.

Fakat nihayet Efe bana izin vermiş ve görmekten mutlu olduğunu söylediği ailemin yanına gitmemi söylemişti. Bu yaptığı iyilik karşısında tüm işleri bitirmiş ve Serkan ile Defne'ye eşlik etmiştim. İtalya'nın sokaklarını geziyor, Defne'nin zoruyla fotoğraf çekiyor ve sonra geri dönüyorduk.

"Fotoğrafçılığa ilgisi var."

"Hem de nasıl. Ne zaman güzel bir şey, bir yer görse fotoğrafını çekmemi istiyor. Evde telefonumu aşırıp odasında ki çiçekleri bile çekiyor. Garip olan ise kadrajı çok iyi yakalıyor. Bu yeteneğini söndürmek istemiyorum."

"Yani, bence de. Artık hediyesini verebilirim diye düşünüyorum."

Defne ile aynı anda Serkan'a baktık. Ne zaman ve ne aldığını bilmediğimiz için ikimizde şaşkına dönmüştük. "Ne hediyesi baba?"

"Ne hediyesi Serkan?"

İkimizde aynı anda konuştuğumuz için gülsek de bu ikimizinde şaşkınlığını gizleyemiyodu. Suratlarımız senkronize bir şekilde donup kalmıştı. Sabahtan beri yanında gezdirdiği kırmızı poşeti aldı ve Defne'ye uzattı.

"Al bakalım. Kaçırdığım tüm doğum günlerin için güzelim. Bundan sonraki her doğum gününde yanında olacağıma söz veriyorum."

Defne heyecanla paketi eline aldı ve benim yardımımla hızlı bir şekilde açtı. Paket tamamen açıldığında gördüğümüz şey, ikimizin aynı anda şaşkın surat yaparak Serkan'a bakışımız ona kahkaha attırmıştı.

"Serkan, bu çok güzel. Çok değerli. Ama-"

"Aması yok Eda. Babasından Defne'ye bir doğum günü hediyesi. O bir analog kamera. İstediğin kadar fotoğraf çekebilirsin. Filmi bittiğinde bana söylemen yeterli. Nasıl?"

  Sandalyesinden kalktı, masanın etrafını dolanarak Serkan'ın boynuna sarıldı. Ağlamamak için kendimi zpr tutuyordum. İtalya'da bir sokağın ortasında ağlamak hiçte iyi bir durum olmayabilirdi. Ama buna rağmen gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Serkan'a belki de yüzlerce defa teşekkür etmiş ve yanağına küçük bir öpücük bırakmıştı. Ve sonra kamerayı boynuna asıp yanıma gelmiş ve tabağında ki yemeği yemeye devam etmişti. Aslında tam olarak hayal ettiğim hayat, işte buydu. Serkan ile İtalya'yı gezmek, keşfetmek ve mutlu bir hayat sürmek. Ve şimdi hayal ettiğimden fazlasını yaşıyordum. Yanımda Serkan ile birlikte ondan bir parçam da benimleydi. Bu beni göklere uçuracak kadar mutlu ediyordu..

  Defne, kamerasıyla ilgilenirken kahveden bir yudum aldım ve Serkan'a bakmaya başladım. Gözlerini kısmıştı ve dikkatle Defne'yi izliyordu. Ona tıpkı bana baktığı gibi bakıyordu. Dünyada değer verdiği tek şeymiş gibi.. Bence öyledi de.

A N K AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin