Veda
Yıllar Sonra...
Bazen hayat bize büyük mucizeleri, hiç beklemediğimiz anlarda avuçlarımızın içine bırakır. Ne zaman ve nasıl olduğunu anlayamadığımız o anlarda, nefes alamam dediğinizde nefes almaya başladığınızı anlar ve avuçlarınıza bırakılan hediye için yaşamaya başlarsınız. Ve sonra hayat size durmadan bu hediyelerden sunmaya devam eder. Çünkü hayat böyledir, mucizeleri elinize bırakmayı bekler bir müddet. Yorulur, sıkılır, hayata karşı isyan ettiğiniz her an size karşı her zaman sessiz kalır. Sustuğunuz, pes ettiğiniz, kaçtığınız an size onu yaşamaya değer olduğunu kanıtlayacak bir şeyleri uzatır. Defne, benim en büyük mucizemdi. Yıllar önce içine girdiğim savaşta pes bayrağını çektiğim an kollarımın arasına bırakılan zafer hediyemdi. Ve şimdi onun mucizelerine, yanımda aşık olduğum ve daima olacağım adamla birlikte tanık olmak üzereydik.
"Defne Bolat."
Sarı mezuniyet cübbesini düzeltip kocaman sırıtmasıyla birlikte sahneye ilerlediğinde Serkan ayaklanmış ve gururla alkış tutmaya başlamıştı. Yıldız ve Gece ise, ablalarına sevgi içerisinde tezahürat yapıyordu. Bense ona gözlerim ve kalbim dolu bir şekilde, gururla bakıyordum. Öğretmeni, diplomasını eline verdiğinde gurur ve mutluluk ile havaya kaldırdığında herkes alkışlamıştı. Onunla nasıl gurur duyduğumu kelimelere dökemezdim.
Diplomasını alıp yanınıza geldiğinde bizden önce davranan ikizler, yüzümde kocaman bir gülümsemeye sebep olmuşlardı. Onlara sıkıca sarıldıktan sonra doğruldu ve bize baktı. Ne hissettiğini anlayabiliyordum. Okulunu birincilikle bitirmiş olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşarken içten içe, birkaç ay sonra İtalya'ya gidecek olmanın hüznüyle boğuşuyordu. Onun kalbinden geçen her şeyi anlayabiliyordum. Hissedebiliyor ve okuyabiliyordum.
İkizler yerlerine oturduğunda önce Serkan'a sıkıca sarılmıştı. Derin nefes alışından anlayabiliyordum babasının kollarında iyi hisseettiğini. Onlardan çaldığım beş yılın yerinin dolup dolmadığını hãla tahmin edemezdim ama onlara güzel bir hayat sunmak için elimden geleni yapmıştım. Ve şimdi hayat bizi bu noktaya getirmişti, kızımızın mezuniyetini izliyorduk.
"Anne" dedi heyecanlı bir ses tonuyla. Kocaman gülümsediğinde aynı şekilde gülümsedikten sonra kollarımı ona sıkıca sardım. Kokusu hâlâ değişmemişti, cenneti bana andıran bir kokusu vardı. Saçlarının arasından öpüp kulağına eğildim.
"Bizim yolculuğumuz burada bitiyor bebeğim." dedim ve yüzüne baktım. Şaşkınlık ve mutluluğu harmanlayan bakışlarla bana bakıyordu.
"Artık senin yolculuğun başlıyor. Her ne kadar kendi çizeceğin yolda kendi başına yürüyecek olsan da, düşebilme ihtimaline karşı biz çitlerin ardında sana eşlik ediyor olacağız."Serkan başını salladı ve sonrasında Gece'yi kucağına aldı.
"Annen haklı. Ne olursa olsun, düştüğünde ağlamaktan çekinme Defne. Ağlamak zayıflık değildir. Sadece zayıf insanlar ağlamaz, unutma bunu. Bazen güçlü insanlar, güçlü kalmak onları yorduğu için de ağlar. Biz her zaman senin ilk göz yaşında yanında olacağız."
Cümlelerinden sonra göz göze geldiğimizde ona bir kez daha gülümsedim. Ona koşulsuz aşıktım. Ne yaşamış olursak olalım, hayatlarımızın bir döneminde birbirimizi kırmış olsak bile, dönüp varacağım tek yer onun kollarıydı. O benim tek sığınağımdı. Korkularımdan, bazen hayal kırıklıklarımdan kaçtığım, sığındığım evimdi. Serkan Bolat, benim ruhumun ta kendisiydi.
Mezuniyet töreninden sonra Defne İtalya hazırlıklarına başlamadan önce son bir kez birlikte bir şeyler yapmaya karar vermiş ve kamp yapmaya gitmiştik. Hava gittikçe kapanıyor, günün en sevdiğim saatine yaklaşıyorduk git gide. Gece ve Yıldız çoktan uyumuşlar, Serkan ise onların yanında uyuyakalmıştı.
Karanlık gökyüzü, artık Defne ile benim konuşmalarımıza şahitlik ediyordu."Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamak... " dedi kahvesinden bir yudum alırken. Gözlerimde parlamasını engelleyemediğim gururla birlikte onu izliyordum. "Sanki daha dün beş yaşındaydım ve İtalya'dan Türkiye'ye gelmiştik. Şimdi ise o şehre öğrenci olarak geri dönüyorum. Ne garip, değil mi anne?"
"Hayır bebeğim, garip değil. Senin hikayen orada başladı. Orada devam etmek zorundaydı ama hayat bizi buraya sürükledi. Benim savaş meydanıma. Serkan Bolat'la nasıl tanıştık biliyor musun?"
"Ay hayııır!" dedi büyük heyecanla. Kocaman gülümsedi ve bana doğru döndü. "Anlatsana anne!"
Kendimi hazırladım ve kahvemden bir yudum aldım. "Serkan, benim okuduğum okulda birkaç kişiye burs veriyordu. Ben de onlardan biriydim ama onun finans müdürü yüzünden bursum kesildiği için ne İtalya'da ne de burada eğitimimi tamamlayamadım. Sonra okul bitiminde onur konuğu olarak okulumuza geldiğinde ben de gittim. Burslarla ilgili konuşmada ona eğitim hayatımda ki aksaklığın suçlusunun o olduğunu îma ettim."
"Anne yürek mi yedin!" dedi ve kahkaha attı. "Babam ne dedi?"
"Burs kesintisi konusunda bir yanlışlık olmalı, isminizi öğrenebilir miyim?"
"Hayır. İsmimi öğrenmeyi hak etmiyorsunuz."
Defne şaşkınlıkla bakarken, Serkan arkamızdan boğazını temizledi ve yanımızs geldi. "Ve güzelim, annen arabamı boydan boya çizip bir de rujla yazı yazmaya kalkıştı. Eda, hâlâ merak ediyorum ne yazacaktın?"
"Ve ben de hâlâ onu senin hayal gücüne bırakıyorum Serkan Bolat."
"Konuyu kaynatmayın aşıklar, sonra ne oldu?"
"Sonra ben babanı bir basın toplantısında öptüm. Herkesin içinde. Tabii herkes şok! Onun üzerine babanın eski sevgilisini kıskandırmak için bir nişan sözleşmesi imzaladık." Serkan'la göz göze geldiğimizde sırıttım.
"Meğersem ne kadar engebeli olursa olsun, aynı gökyüzü altında birleşmeye yemin etmiş bir aşka imza atmışız."
"Yaa!" Defne yerinden kalktı ve saçlarını arkaya doğru savurduktan sonra yanımıza gelip ikimize aynı anda sarıldı. Kokusunu içime çekerken dolusuna gülümsedim.
"Şimdi" dedim ve onun yüzünü görebilmek için ondan uzaklaştım. "İtalya'd ne yapmak istediğine karar verdin mi?"
Başını salladı ve gülümseyerek Serkan'a baktı. "Babam çoktan ayarladı bile."
"Ne? Nasıl? Serkan?"
"Benim kızım, tam da hak ettiği gibi dünyanın en iyi fotoğrafçısı olmak istiyor. Üniversiteye çoktan kaydı yapıldı ve okula yakın bir noktada ev tuttum."
Serkan ve Defne birbirine bakıp gülümserken, benim şaşkınlığım ikisinin kahkaha atmasına sebep olmuştu. Ne ara böyle bir şey yaşandı hiçbir fikrim yoktu fakat bu Serkan Bolat'tı. Ailesi için en iyi hamleyi ne zaman yapacağını çok iyi bilir ama asla, kimseye renk vermezdi.
Ve ben bu Serkan Bolat'a geri dönülmez bir şekilde aşık olmuştum. Ve şimdi bu aşka şahit üç yıldızımız vardı. Onlardan biri, benim en parlak yıldızım olan Defne...Artık kendi hikayesini yazmaya başlayacaktı. Eda Bolat'ın hikayesi burada bitmişti. Hayat, beni tam da istediğim noktaya sarsarak veyahut çok kolay bir şekilde getirmişti ve şimdi sıra, bu yolculuğumu güzelleştiren mucizeme gelmişti. Onunla gurur duyuyordum.
2 Ay Sonra
"Abicim, yolcu ettiniz mi Defne'yi?"
Serkan ve benim kızaran gözlerimiz, Pırıl ve Engin'i gülümsetmiş ve sonrasında bize sarılmışlardı.
"Kıyamam ben sana ya, gel bir kahve alalım." Pırıl'ı onayladıktan sonra barın yanına giderken aniden içeriye giren kadınla birlikte yerimize çakılıp kalmıştık. Yıllardır ne sesini ne de kendisini görmemiş, hatta bir ara ona bir şey olduğunu sanmıştık. Fakat şimdi tam karşımızdaydı. Güzellik olarak hâlâ aynıydı. Fakat şeytanlık olarak, sinsiliği bakışlarına tam olarak oturmuştu.
"Merhaba Eda, Serkan."
Herkes yutkunurken Serkan yanıma gelip benden bir adım öne çıkarken Pırıl, ilk defa ona nefretle bakıyor, her hangi bir atılımda bulunmamam için kolumu ve elimi sıkıca tutuyordu. "Eda'cım, sakin ol tamam mı?"
"Selin..?"...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A N K A
RomanceBenim hikayemde Defne Apollon'un peşinden çok koşmuş olsa da bir noktada yorulmuştu. Apollon ona geri döndüğünde her şey için çok geç kalınmıştı. Çünkü hikayenin sonu çoktan yazılmıştı.