"Demek sendin o? Beni arayıp ses vermeyen, içime o kötü hissi bilmeden de olsa yerleştiren sendin. Seni var ya, asla affetmeyeceğim. Bir kere hayatımı mahvettin, bir kez daha yapmana izin vermem."
...
- - - - - -
"Serkan""Zor sakinleştirdim, uyuyor şimdi."
Ayfer Hanım'ın ağladığını belli eden ses tonuyla birlikte ona en acı minnetlerimi sunarcasına baktım. Kimsesiz bir şekilde yurt dışına gönderildiğim günden sonra, hayatımda bu kadar acı bir anı yaşayacağım asla aklıma gelmemişti. Yüzümü ellerimin arasına gömüp, kendimi o küçük karanlığa bahşetmiştim o an. Hayatımda bu kadar zorlandığım bir an olmamıştı. Eda, yaklaşık on altı saattir yoktu ve delirmek üzereydim. Yaşamla ölüm arasında ki ince çizgide yürürken dengemi kaybetmek üzereydim ve beni bu düşüşten kurtarabilecek tek şey, Eda'nın sağ salim bulunmasıydı.
"Ceren ve Ferit'ten haber var mı?"
"Ceren bir saat önce aradı. Efe'ye ve o sarı yıl- yani Selin'e sormuşlar ama yok, haberleri yok. Eve de gitmemiş."
Aklım yerinden oynamak üzereydi. Hızla ayağa kalkıp iki yöne yürümeye başladığımda, her adımda bir düşünceler beynimi eritip yok ediyordu. Gidebileceği her yere, her mekâna, İtalya'ya, her yere bakılmış olsa da ondan bir iz yoktu.
"Yok ben kafayı yemek üzereyim. Nerede bu kız? Nereye kayboldu! Neden tek bir iz, bir toka, bir saç teli, bir koku ya da her ne ise. Neden bir iz bile bulamıyoruz. Kız yukarıda kriz geçiriyor 'anne' diye. Benim kalbime giren kramplardan ölümü görmek üzereyim, nerede? Eda, nerede!"
Kimseden ses çıkmıyordu. Herkes başını yere eğmiş bir şekilde bu soruların cevabını beklerken, kapının aniden açılıp içeriye girmesiyle birlikte Engin ve Pırıl endişeyle bana bakıyorlardı.
"Ne oldu Engin?"
"Bir iz bulduk."
Verdiği haberle birlikte herkes ayağa kalkmış, onların çevresinde toplanmıştık. Engin, anlatması için Pırıl'a baktığında, Pırıl yutkundu ve başını salladı.
"Siz bilmiyorsunuz ama benim babam eli kolu uzun bir adamdır o yüzden düğün gecesinde onu aradım. Yardım istedim. Bir iz buldu. Mobeselere yakalanan uzun bir araç içerisinden, arka camdan bir çift eldiven camdan dışarı atıldığı görülmüş. Muhtelen eldiveni atan Eda ve bize iz bırakmış."
- - - - - -
Ses çıkarmadan, yavaş adımlarla yatağın diğer tarafına geçmeye çalışırken Defne'nin kıpırdanmasıyla birlikte yerimde durdum. Elleriyle gözlerini ovaladıktan sonra bana baktı. "Annem geldi mi?""Hayır güzelim. Daha gelmedi. Keşke şu kapıdan çıkıp gelse. Keşke onu çok kolay bulup getirebilsek."
Elini yanağıma koyduğunda, sanki tüm sorunlar uçmuş ve omuzlarımdan gitmiş gibi hissetmiştim. Tıpkı Eda'nın tanımladığı gibi mucizevi bir şeydi. Belki de onu müjdeleyen mitin güzelliğine sahipti. Ve onun narin kalbine.
"Keşke hemen gelebilse. Bana bir keresinde beni çok özlediğin zaman ben o an yanında olurum demişti. Ama şimdi burada değil."
"Ama olacak. Söz veriyorum. Zaten Engin Amcan, Ferit Abin, Ceren ve Melek Teyzen. Herkes anneni arıyor. Mutlaka bulunacaktır söz veriyorum. Ama o geldiğinde seni uykusuz görürse, muhtemelen ikimize de küser. Özellikle bana küstüğü zaman onunla barışana kadar akla karayı seçiyorum. O yüzden, gel bakalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A N K A
RomansaBenim hikayemde Defne Apollon'un peşinden çok koşmuş olsa da bir noktada yorulmuştu. Apollon ona geri döndüğünde her şey için çok geç kalınmıştı. Çünkü hikayenin sonu çoktan yazılmıştı.