"Ah, beni anlamıyorsun!"
Ufak kafede, David'in karşısında oturmuş bana anlattıklarını dinliyor, sesini yükseltmesine izin veriyordum. Fakat, ona ters ve yüksek sesli cümleler kuramıyordum. Artık gücümün kalmadığını hissediyordum. Bu yüzden anlatmasına izin verecektim. İnsanlara direnecek, karşı çıkacak gücüm yoktu artık.
"Seni anlayamam..." diye fısıldadım, gözlerimi masaya sabitlediğimde.
Sıkıntıyla sesli bir nefes aldı. "Daha önce gelmek istemediğimi mi sanıyorsun, Robyne?" diye sordu, sabırlı ve anlayışlı çıkartmaya uğraştığı sesiyle. Biliyordum, sinirlenmişti. Çünkü son bir saattir defalarca aynı şeyleri tekrarlıyordu ve ben ısrarla anlamadığımı, nedenini soruyordum. Ancak nedenini söylemekten kaçıyor, bunun yerine onu anlamadığımdan yakınıyordu.
"Gelmek istedim Robyne." diye fısıldadı. Bu sefer gerçekten sakindi. Sesini alçaltmak için çabalamıyordu. Bendeki tükenmişliği onda da gördüğümü sandım, birkaç saniyeliğine kendimi gerçekten ona benzettim.
Elini ceketinin cebine attı. İki saniye sonra bir şey çıkarttı ve önüme koydu. Bu bir fotoğraftı. Bu, benim fotoğrafımdı. Gizlice çekilmişti. Geçen seneye ait olması gerekiyordu. Çünkü saçlarımın uçlarına karışmış kırmızı renkler, o zamana aitti.
Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımla ona döndüm. Bana acı bir gülümseme yolluyordu. "Seni izledim, seni aylarca izledim." dşye açıklama yaptığında, oturduğum yerde dikleştim ve devam etmesi için bekledim.
"Sonra vaz geçtim. Sizin bir hayatınız vardı ve ben yıllar sonra buna dahil olmak istemedim." Acı içinde söylediği cümleleri şaşkınlığımı sayılarca katlarken, dirseklerimi masaya koydum ve fincanımla uğraşmaya başladım. Şu ana kadar onu hayatıma dahil etmeyi istememiştim. Ancak kendime bile itiraf edemesem de,bugün buraya ona bir şans vermek için gelmiştim. Ve bu söyledikleri canımı yakmıştı.
"Ama olmadı, Robyne. Yapamadım ve bu kez gerçekten karşına çıkmak için geldim. Senin için geldim, kardeşin için geldim." Dolmuş gözlerine hayretle baktım. Ağlamak üzereydi ve bu içimi sızlatmıştı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.
"Ben... bilmiyorum." diye konuştuğumda, dolmuş gözlerini masadan çekti ve bana baktı.
"Size ulaşmama izin ver. Sadece ailem olmanız için bir şans ver. Sonra eğer git dersen gideceğim, söz veriyorum." dediğinde, usulca kafamı eğdim. Gerçekten kafam karışıktı. Fakat, bugün onun gerçekten samimi olduğunu söyleyen bir ses vardı içimde.
Yavaşça kafamı salladım, bu yaptığıma karşılık gülümsedi ve oturduğu yerden kalkarak hesabı ödedi.
Beni evime bıraktığında, pek bir şey konuşmamıştık. Sadece ona bir şans vermiştim ancak şimdi ne olacağını bilmiyordum.
Max tatilden dönmemişti. Çok uzun bir süreliğine gitmemişlerdi fakat benim için uzun bir süreydi bu. Max'den ayrı kalmak istemiyordum fakat tatil hakkını elinden almak da istememiştim.
Kısa bir duş alıp üzerime siyah taytımı ve beyaz tişörtümü geçirdim. Aceleci tavırlarla pijamalarımı ve kitaplarımı çantama tıktım. Eşofman üstü giydim ve koşar adımlarla dışarı çıktım. Julia'ya ders çalışmaya gidecektim. Biliyordum, kimyası iyiydi ve kimya sınavına az kalmıştı.
Neden ona sürekli ders çalışmak için gittiğimi düşündüm. Aramızda bir çekim vardı, bu göz ardı edilemez bir gerçekti. Ve sanırım tüm bu ders çalışma şeyi, onu görebilmek için bir bahaneydi. Çünkü gerçekten neden ona gittiğimi kendime itiraf edebilecek cesarete sahip değildim.
Sesli bir nefes aldım ve karşımda duran zile bastım. Çok fazla beklemeden kapı açıldı ve karşımda mor pijamalarıyla Julia belirdi. Bugün saate hiç bakmadığımı anımsadım. O kadar hızlı geçmişti ki zaman, hava çabucak kararmıştı. Geç bir saat olmalıydı.
"Merhaba." diye mırıldandım, geçmem için yana kaydığında.
Merhabalar, dünyanın en harika okurları. Yorumlarınızı okurken, özellikle son birkaç bölüme yapılan, gözlerimin dolduğunu bilseniz keşke... Gerçekten sizi çok çok çok seviyorum.
Ayrıca, gördüğünüz gibi gelecek bölüm bol Julia içerecek, bu bölümü kısa tuttum fakat bu gelecek bölümü uzatacağım içindi. Bu yüzden de sizden bolca yorum ve vote istiyorum. Gerçekten seviliyorsunuz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Teen Fiction"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...