"Sanırım kımıldadı!"
Sesler giderek somutlaşırken, gözlerimi açmak istiyor ancak başaramıyordum. Kemiklerim, yüksek basınca maruz kalmış gibi zonklarken, kaslarımın eriyip akmadığından emin olmak için elimi yumruk yapıp tırnaklarıımı tenime geçirmem gerekmişti. Acıyı hissetmenin verdiği rahatlıkla, ellerimi gözlerime götürüp ovuşturdum.
"Evet! Uyanıyor."
Seslere tepki vermek istiyordum ancak beynim bunu kaldıramayacakmış gibiydi. Emirlerimi bile, saniyeler sonrasında gerçekleşiyordu.
Birkaç saniyeliğine hareketsiz kalıp derin nefesler aldım. Nihayetinde, kendimi gözümü açabilecek kadar güçlü hissedebilmiştim.
Işığın yoğunluğundan gözlerim kamaşınca, ellerimi ışığa doğru siper etmiş ve görüntünün netleşmesini beklemiştim. Suratıma heyecanla bakan birkaç yüzü analiz ettiğimde, korkulacak bir şeyin olmadığını anlamıştım.
Beynim en son olanları tararken, mideme kramp girdiğini hissetmiştim. Tanrım! Tom neredeydi?
Nefes almamı engelleyen yüzlere hızlıca bakarken, Max ve Tom'u görüp rahat bir nefes almıştım. Mutluluk çığlığı atmak istiyordum ancak kendimi henüz o kadar güçlü hissedememiştim.
"Abla!" diyerek bana sarılan Max'e tembelce karşılık verip doğrulmaya çalıştım. Ancak Bayan Parmell tarafından engellenmiştim.
"Biraz dinlen, bugün de burada kal."
Dinlemeyip, beni tutan kollardan kurtuldum ve yavaşça doğrulup oturur pozisyona geldim.
"Hayır." diyerek karşı çıktığımda, verdiğim bu ters tepki odayı susturmaya yetmişti. Yüksek çıkan sesime lanet okuyarak endişeli gözlerle Tom'a döndüm.
Tom bakışlarıma endişeyle karşılık verip susmamı işaret ettiğinde, neler döndüğüne anlam veremeyerek dediğini yaptım.
"O bügun bende kalacak."
Tüm gözler Tom'a döndüğünde, ben de onayladım ve Max'i öptüm.
"Baba, ben de onlarla gideceğim." diyen Julia'ya şaşkınlıkla baktığımda, babasından onay almış ve bana sıcak bir gülümseme yollamıştı.
Üçümüz evden çıktığımızda, Tom sinirle Julia'ya dönmüştü.
"Konuşacaklarımız vardı, özel!"
Özel kısmına vurgu yaptığında, gözlerim hayretle büyüdü. Tanrım, Tom ilk kez kabaydı. Fazlasıyla.
Yürümeyi bırakıp arkamızda kalan Julia'ya döndüğümüzde, gözlerinin dolduğunu görmüştüm.
Kalbimde fırtınalar koparken, Tom'a küfürler savuruyordum. Bu kadar kaba davranması hoş değildi.
"Ben... Ben gidebilirim." kekeleyerek arkasını dönen Julia'nın kolundan tutup yanıma çektim ve Tom'a döndüm.
"Konuşmamız bekleyebilir."
Julia kafasını eğmiş, yere bakıyordu.
"Sen de hiçbir yere gitmiyorsun. Yürü." diyerek elinden tutup yürümeye başladığımda, adımlarıma uymuştu.
"Seni kimin hırpaladığını hatırlıyor musun?"
Julia'nın sorusu karşısında afallamış ve adımlarımı yavaşlatmıştım.
"Tom seni ara sokakta birilerinin dövdüğünü söyledi ama yüzlerini görememiş maalesef."
Gülmemek için yanaklarımı dişleyip, Tom'a baktığımda, suçlu bakışlarını suratımdan çekip, yere yöneltti.
"Hatırlayamıyorum. Sanırım hatırlamak da istemem." diyerek konuyu kapattım ve Julia'nın elini daha sıkı kavrayıp, Tom'un evinin kapısını açmasını bekledim.
Nihayet içeri girdiğimizde, çantamı görüp hızlıca yanına koştum ve telefonumu çıkarttım.
Matt mesaj atmıştı.
"Sabah bize kahvaltıya gel, annem zorluyor. :)"
Mesaja gülümsedikten sonra, hızla cevapladım.
"Tom'dayım, üzgünüm. Akşam yemeğine ne dersin?"
Cevap birkaç saniye içinde geldiğinde, tuş kilidini açtım.
"Hiç yoktan iyidir."
Telefonu cebime tıkıp, ayakta dikilen Julia'ya döndüğümde, dikkatle beni izlediğini fark etmiştim.
"Misafir odasında kalın."diyen Tom'u onaylayıp Julia'yı peşimden sürükledim.
Odanın kapısını kapattığımda, Tom'un benim için bıraktığı tişört ve şortların bir çiftini ona uzattım. Bir çift de kendim aldığımda, onun burda olmasını umursamayarak giyinmeye başladım.
Önce şaşırsa da, benim yaptığımı yapıp o da üzerini değiştirdi.
Üzerimi katlayıp, odadaki dolaba yerleştirdim. Arkamı döndüğümde, Julia'nın suratıyla karşılaşmayı beklemiyordum. Bu yüzden ürkmüştüm. O ise aramızdaki mesafeyi kapatıp, vücudunu vücuduma yaslamıştı.
"Sanırım artık konuşabiliriz." dediğinde, amacını anlamıştım. Onla konuşmadan evden çıktığım için böyle yapıyordu.
Gözlerim dudaklarına kaydığında, dudaklarını yalamıştı.
Tanrım, beni çıldırtmayı başarıyordu işte.
Söylediği şeyi duymamazlıktan gelerek, dudaklarımı dudaklarına götürdüm ve ensesinden destek alarak üst dudağını kavradım.
Saniyesinde bana karşılık verirken, beni yatağa sürüklediğini henüz yeni fark etmiştim. Sırtım yatağa deyince, kendimi yatağın ortasına ittim. Julia ise iki bacağını açarak göbeğime oturmuştu. Elimde olmadan inlediğimde, fazla ileri gittiğimizi anlamıştım. Julia'yı belinden tutarak üzerimden kaldırdım, ve nefesimin düzene girmesini sağlamaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Teen Fiction"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...