Kafamı yavaşça kaldırdım. Gözlerim, meraklı bir çift gözle karşılaştığında, korku bedenimi çoktan ele geçirmişti.
Kafamı ellerimin arasına aldım ve olduğum yere çöktüm. Ne yapacağımı bilmiyordum. Belki polise gidebilirdim. Ya da bir avukata gidebilirdim. Tanrı aşkına bu borç işi, kişi ölünce kapanmaz mıydı?
"Tanrım, Robyne, neler oluyor."
Endişeyle söyleyen Matt'e aldırmadan tekrar ayaklandım. Karşıma çıkıp beni durdurmayı denemişti ama umursamamaya devam ederek itekledim. Hızla kapıdan çıktım ve evden ayrıldım.
"Robyne!" Peşimden koşan Matt'le oyalanacak zamanım yoktu. Hala peşimden gelmesi canımı sıkıyordu. Bir an dönüp ona bağırmak istedim ancak sadece beni düşünüyordu. Bu yüzden onu azarlayamazdım. Benim için endişeleniyordu işte.
Tom'u bulacaktım. Bana bu alacaklı olaylarından ilk bahseden oydu. Belki de daha çok şey biliyordu.
Sanmıyordum ancak yine de onu bulacak ve onunla konuşacaktım.
"Yeter! Konuş benimle."
Matt sesini yükseltip kolumu kavradığında kendimi ona dönmüş bir vaziyette bulmuştum. Vücutlarımızı ayırmak için ne kadar çabalarsam çabalıyım dirseklerimdeki ellerini gevşetmiyordu.
"Ne oldu?"
Anlayışlı ses tonu sayesinde biraz olsun nefeslenip sakinleştim.
Merakla gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerinde telaş vardı ve bu ona haksızlık ettiğimi düşünmeme sebep oluyordu. O beni umursuyordu ancak ben ona hiçbir şey anlatmadan çekip gitmiştim.
"Ah, Matt." ağlamaklı ve fısıltıyla sarf ettiğim cümle karşısında kafamı göğsüne bastırmış ve saçımı okşamaya başlamıştı
Ne olursa olsun, Matt içindeki iyiliği sadece bana açıyordu. Okuldaki umursamaz, havalı ve kötü çocuk tavırlarından benim yanımdayken vazgeçiyordu ve bu yüzden onu incitmek istemiyordum.
Ona sıkıca sarıldım ve derin bir nefes aldım. Çenemi tutup ona bakmamı sağladığında, kendimi biraz daha güçlü hissediyordum.
"Tamam, şimdi bir şey anlatmak zorunda değilsin. Ama lütfen sen sakinleşene kadar oturalım."
Endişeli ses tonu ona itiraz etmemi zorlaştırmıştı. İtiraz etmeden beni belimden tutup yönlendirmesine izin verdim.
Karanlık bir parka oturduğumuzda, aklıma arasokakta olanlar gelmişti.
Korkuyla Matt'in koluna sarıldım. Korktuğumu fark ederek beni kolunun altına aldığında ona biraz daha sokuldum.
Normalde erkeklere karşı hiçbir şekilde çekim hissetmezken, Matt'in yakınlarında olmayı seviyordum. Yani en azından son birkaç gündür bu böyleydi.
Matt'e her şeyi anlattığımda, beni ilgiyle dinlemiş ve polise gitmeyi teklif etmişti. Bunun Max'i tehlikeye atmak olduğunun farkındaydım bu yüzden once Tom'la konuşmak istiyordum. Bunu kabul ettiğinde, bana kendi evinde kalmamı teklif etmişti ancak Tom'la konuşmak istiyordum. Anlayışla karşıladı ve beni Tom'un evine götürdü.
"Sen de kal." diye sızlandım. Bu saatte eve tek başına dönmesini istemiyordum. Bu gece olanlar zaten yeterince korkunçtu.
Zile bastım ve Tom'un kapıyı açmasını bekledim. Ancak beklediğim kesinlikle yarı çıplak bir sarışın değildi.
"A, şey. Ben. Afedersin." diye heceleyerek konuşmaya başladığımda, Tom kapının arkasında belinde havlusuyla belirdi.
"Rob? İyi gözükmüyorsun hadi içeri geçin."
Tom'un davetiyle içeri geçip koltuğa kurulduk.
"Alysia da gidiyordu zaten." Tom'un sözleri karşısında kaşlarını çatıp elbisesini gözümüzün önünde kafasından geçiren kızı süzdüm. Acele etmeden kapıya yürüdü ve bir şey unutmuş gibi arkasını döndü.
"Adım Alisha."
Kapıyı çarparak bitirdiği cümlesinin ardından, kıkırdamadan edememiştim. Eğer keyfim yerinde olsaydı koca bir kahkaha bile atabilirdim.
"İyi misin?" karşıma oturan Tom'a odaklandım.
Kendimi anlatabilecek gibi hissetmiyordum. Bu yüzden Matt'e döndüm. Anlamışçasına beni kolunun altına aldı ve kafasını salladı.
Tom bu halimize o kadar imalı bakmıştı ki, kafasına bir yastık fırlatmak istemiştim ama şimdi sırası değildi.
Matt her şeyi anlatmaya başladığında, arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım.
Tanrım, hayatıma neler oluyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Novela Juvenil"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...