Eğer bir eşcinselseniz ve babanız Türk ise, hayat gerçekten zordur. Hele ki bir de yarı Müslümansanız.
Babamın beni cennetten izlediğine bu kadar eminken, kendim olmayı başarmaya çalışıyorum.
* * * *
Yağmurun şiddetli sesi yüzünden uyandığımda saat sabahın 6'sıydı. Yorganı çeneme kadar çekip titrememe engel olmaya çalışıyordum. Hava gerçekten fazlasıyla soğuktu. Yağmur da üstüne tuz biber oluyordu. Bu havalara alışmıştım. Yıllardır Londra'da yaşıyordum ve hava genelde soğuk, yağmurlu ve kasvetli olurdu. Sıcak olduğu nadir günlerde ise günün uzunluğu canımı sıkardı. Kısaca, Londra'nın havasını hiçbir şekilde sevmiyordum.
Artık uyuyamayacağıma kanaat getirdiğimde yorganı üstümden çektim. Soğuk nedeniyle tüm vücudum irkilmişti. Ayaklarımı soğuk yerle buluşturduğumdaysa çenem şiddetle titremeye başlamıştı. Sanırım hasta olacaktım. Sandalyemin üzerinde duran hırkayı üzerime geçirmeyi düşündüysem de sıcak bir duş daha cazip gelmişti. Hatta sıcaktan biraz daha sıcak, belki de kaynar?
Banyoya gidip bir çırpıda üzerimdekilerden kurtulmuştum. Küvetin yanında duran tartıya çıktığımdaysa, iki kilo vermiş olmanın memnuniyetiyle dudaklarım yukarı kıvrılmıştı. Bilirsiniz, her kız kilo vermiş olmasına sevinir. Hele de benim gibi 5 kilo kadar fazlalığı olan kızlar... Kilolu değildim ancak zayf da değildim. Boy aynasında kendime baktım. Morarmış koluma... Morarmış göz altlarıma...
Uyuşturucular, sigaralar ve alkoller. Hayatımın tanımını yapacak üç kelime.
Kendimi sıcak suyun altına bırakıp aklımı boşaltmayı denedim. Ancak olmuyordu. Vücudum uyuşturucu yokluğundan bitkin düşmüştü ve benim acilen para bulmam gerekiyordu. Ancak borçla da alabilirdim. Torbacıyla olan ilişkimiz bunu yapmama yeterdi. Birbirimizi iyi tanırdık ve o borç yaptığımda ödeyeceğimi bilirdi.
Havluma sarılıp dolabımın karşısına geçmiştim. Kıyafetlerimi seçtim ve kendimi yatağa attm. Bu şekilde saatlerce bekleyebilirdim. Kendimi en huzurlu hissettiğim yer yatağımdı çünkü. Beni kimsenin bulamayacağı, kimsenin zarar veremeyeceği, kimsenin eleştiremeyeceği, kimsenin yargılamayacağı tek yerdi sanki.
Uyuşuk hareketlerle ayaklanıp kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Ayaklarımı sürterek yürüyordum resmen. Hiç havamda değildim. Yatağımda yatıp ölmeyi beklemek istiyordum. Regl olmanın bende böyle bir etkisi vardı; ağır depresyon.
Yatağımı öylesine toparlayıp saate baktım. Okul saatime 2 saat vardı. Bu süre içerisinde rahatça uyuşturucu satın alabileceğimi düşündüm.
Mutfağa uyuşuk adımlar atıp mısır gevreğini kaseye doldurdum. Kase yerine kazan da diyebilirdik. Sütü de üstüne döktüğümde kaşığı kaseye sokup büyük bir iştahla ağzıma götürdüm. Yemek yemek benim için ihtiyaçtan çok bir zevkti. Yemeyi seviyordum ancak uyuşturucuya başlayınca yeme alışkanlığım eskisi gibi olamamıştı. Zaten uyuşturucuya da sırf zayıflamak için başlayacak kadar sadomazoşisttim. Tek fark, ben bu olaydan cinsel bir haz almıyordum.
Son kaşığı da ağzıma tıktım. Çantamı ve yalnızlığımı alıp evden çıktım. Arabayla gitmek yerine yürümeyi tercih etmiştim. Bir de benzin parasıyla uğraşamazdım. Acilen yarı zamanlı bir iş bulmam gerekiyordu.
Ellerimi kabanımın cebine soktum ve ezbere bildiğim sapa ve ürkütücü sokağın yolunu adımlamaya başladım. Hava gerçekten ultra soğuktu. Yağmur yavaşlamıştı ancak hala saçımı sırılsıklam yapmaya yetecak kadar yağıyordu. Saçlarımdan damlayan ve kabanımın yakasından girip tenimi ıslatan yağmura küfür ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Fiksi Remaja"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...