Epeyi uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Ben sizi çok özledim ve yaşadıklarımdan sonra çabucak kendimi toplayıp geldim. Çok tahlihsiz şeyler atlattım ama artık bir önemi yok. Umarım siz de özlemişsinizdir. Yorumlarınıza çok aç kaldığımı bilmenizi isterim ayrıca.
Eziyet gibi geçen dersten sonra aceleyle dışarı çıkmış ve Tom'un kollarına atmıştım kendimi. Nasıl para bulacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Yine nasıl işlere bulaşacaktim bilmiyordum ama bu parayı ne yapıp edip denkleştirecektim. Reşit olmama az kalmış ve psikolojik danışmanımın başımın çaresine bakabileceğimi söylemişti ve bu sayede kendi başıma yaşamaya hak kazanmıştım. Ama kardeşimi o kadar kolay bırakmamış, benden koparmışlardı.
"Rob, bu konuyu ailemle konuşmalıyız. Biliyorsun, yardım ederler."
Calvin'e dönüp 'ne saçmalıyorsun' bakışı attığımda ellerini pes edermiş gibi havaya kaldırdı.
"İşte yapacağımız tam da bu." diye emir veren Tom'a bağırmaya hazırlanırken Julia beni engellemişti.
"Ailemle konuştum."
Hepimiz anlamaz gözlerle Julia'ya dönmüş devam etmesini bekliyorduk.
"Halledeceklerini söylediler."
Şaşkınlıkla ayağa kalkıp Julia'yla aramdaki mesafeyi adımladım ve "Ne?" diye fısıldayıp anlamayan gözlerle dudaklarını izlemeye başladım.
"Bak babam saygın birisidir ve bu onlar için hiçbir sorun olmaz. Şimdi üçünüz de bizde akşam yemeğine geliyorsunuz ve itiraz istemediklerini söylediler."
Üçümüz de arabasına bindiğimizde kulaklarımıza Iron Maiden şarkıları dolmuştu.
"Müzik zevkini beğendim" diyen Cal'e öldürücü bakışlarımdan yollayıp yolu izlemeye koyuldum.
Nihayet vardığımızda yaklaşık 30 saniye boyunca karşımdaki mega-büyük evi izlemiştim.
"Hadi artık içeri geçelim." diyip bizi çekiştirdiğinde devasa kapılar açılmış ve hizmetliler bizi karşılamıştı
Yemek odasına geçip Julia'nin ailesiyle tanışmış ve Max hakkında konuşmadan yemeğe başlamıştık. Ardından da Cal ve Tom'u uğurlamış ve Julia'yla ödev için odasına çıkmıştık. Odası kadın modellerin posterleriyle doluydu. Ayrıca beyaz ve kocamandı. Beyaz ve siyah mobilyalarla donatılmış, loş bir ışıkla aydınlatılmıştı. Yatağın iki yanında ufak komodinler duruyordu ve yatağın baş kısmı duvara yaslıydı. Yatağın ayak kısmında siyah bir sandık, tam karşısında da bembeyaz bir çalışma masası vardı. Duvara gömülü kitaplığının yanında duran sandalyeyi, çalışma masasındaki sandalyenin hemen yanına çekti.
"Annem bugün burada kalabileceğini söyledi. Ayrıca kardeşinle ilgili de ödevi bitirdikten sonra konuşmak istiyorlar. "
Ona ve ailesine karşı çıkmam imkansızdı. Fazla resmi ancak aynı zamanda fazla kibarlardı.
"Tabii ki." diyip gülümsemiş ve yanına, masaya oturmuştum.
Ödevi büyük bir dikkatle yapıyordu. Harika bir gayret ve özen gösteriyordu. Ben ise ödevin büyük bir bölümünde onu izlemekle meşguldüm
Bana bakıp gülümsedi. Ardından ise ödevimize geri döndü.
Ona baktığımı anlamıştı işte...
Ellerim istemsiz olarak yanaklarıma gitmişti. Sıcaklıktan kızardığımı kolayca anlayabilmiştim. Elimden masaya bıraktığım kalem ise usulca yuvarlanıp yere düşmüştü. Yere uzandığımda ellerim kalem için yere uzanan Julia'nin elleriyle buluşmuştu. Elimi tuttu ve gözlerini gözlerime kenetledi.
"Artık kardeşin için endişelenmene gerek yok." sesi fısıltı şeklinde çıkmıştı. Yüzlerimiz fazla yakındı ve kalp atışlarım kulağımı tırmalıyordu. Bu sesi onun da duyduguna adım gibi emindim.
Yavaşça doğrulmamızı sağladı. Yüzü yüzüme giderek yaklaşıyordu ve beynim bu yüzden düşünmeyi çoktan bırakmıştı.
Alt dudağımı dudakları arasına aldığında gözlerimi kapatmış ve sadece ana odaklanmıştım. Bir kaç saniye hiçbir tepki vermeden alt dudağımı emmesine göz yumsam da ardından dudaklarım yavaş ve beceriksizce dudaklarıyla uyum sağlamaya çalışmıştı. Öpücükteki masumluk yerini tutkuya bırakırken Julia'nın elleri belimi ve sırtımı bulmuştu. Dudaklarımı hafifçe dişliyordu. Ellerimi ensesinde birleştirmiş ve beni kucağına çekmesine izin vermiştim. Boğazından serbest kalan iniltiyle beraber beni daha çok kendine bastırmış ve güvende olduğumı hissettirmek istermiş gibi belimi daha sıkı kavramıştı.
Kapı iki kere tıkladığında kendimi ayağa attım ve dağılan saçlarımı ve sıyrılan tişörtümü düzelttim. Aynısını Julia da yaptığında "girin!" diyerek emir verdi.
Hizmetli yavaşça kapıyı açtı ve Bay ve Bayan Parmell'in bizi salonda beklediğini söyledi.
Kızaran dudaklarıyla bana bakan Julia'ya kafa salladım ve onu takip ederek salona indim. Oturmamı söyleyen bay Parmell'e gülümsedim ve söylediğini yaptım. Söze Bayan Parmell girdi.
"Tatlım, Julia bize neler olduğundan bahsetti. Yaşadığın bu tahlihsizliğe gerçekten çok üzüldük."
Sözü Bay Parmell devraldı.
"Eğer izin verirsen , ki bunu yalnızca nezaketen söylüyorum, sana yardım etmek istiyoruz."
Birkaç saniye sessizce yeri izledim.
"Size yük olmak istemem."
"Zaten olmuyorsun." diye atılan Julia'ya gülümsedim.
"Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. " diye mırıldandığımda Julia memnuniyetle gülümsedi.
"Sen 18'ini doldurana kadar Max'e bakmayı düşünüyoruz. Burada fazlasıyla yer var. Ve sen ne zaman istersen onu görebilecek ve kalabileceksin."
...
Bay ve Bayan Parmell'a teşekkürlerimi sunmuş ve ısrarlarıyla bugün onlarda kalmayı kabul etmiştim. Julia ödevimizi tamamlayacağımızı söylemiş ve beni odasına götürmüştü. Gerçekten ödevi tamamlamıştık ve Julia benimle beraber kalmak için misafir odasına gelmişti. Üstümde Julia'nın pijamaları vardı. Pijama pembe ve kırmızı, kalp desenliydi. Onun üstündeki de aynısının mor ve mavi olanıydı.
"Nasıl teşekkür etmeliyim bilmiyorum. "
"Sadece etme." diyip ışığı söndürmüş ve yatacağım yatakta tam karşıma oturmuştu.
"Ama eğer gerçekten teşekkür etmek istiyorsan yarıda kalan öpücüğü tamamlayabiliriz. "
Utançtan kızardığıma yemin edebilirdim. Ancak utancımın duygularımın önüne geçmesine izin vermeyecektim. Bana yaklaşan Julia'ya yardım ettim ve aramızdaki mesafeyi tamamladım. Bu sefer önce davranmış ve dolgun alt dudağını kavramıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Teen Fiction"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...