Pekala, Julia ile o olaydan sonraki ilk karşılaşmamızın böyle olacağını zannetmiyordum. Önce evin kapısını açıp beni odasına sürüklemişti, tüm o meraklı bakışlara rağmen... Ardından kapıyı çarpmış ve gece boyunca nerede ne halt ettiğimi sormuştu. Altını çizerek söylüyorum, ne yaptığımı değil ne halt ettimi sormuştu.
Birinin onu sakinleştirmesi gerekiyordu. Çünkü kızmıştı. Ateş saçıyordu ve bu haliyle fazlasıyla korkunçtu. Fazlasıyla kızmış, fazlasıyla sinirlenmişti. Tanrım, sinirliyken bile çok seksiydi.
Dün geceki olay aklıma gelince derin bir nefes aldım ve kafamı toparladım.
Ellerimi havaya kaldırdım. Bir şeyler söylemek için açtığı ağzı, beş dakikadır hiç kapanmıyordu ki, tereddütle tekrar kapandı. Ellerimi indirmeden üzerine yürüdüm. Bu hareketime anlam veremedi ve geriye doğru bir adım attı.
"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, tıslıyor, ateş saçıyordu.
"...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu.
Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk duvara daha çok baskı yapmasını sağlıyordu. Vücudumu ona yasladım ve yüzlerimiz arasındaki mesafeyi milimetrelere indirdim.
Korkuyordu. Göz bebekleri korkuyla titriyordu. Bakışlarını dudaklarıma yönelttiğinde, dudaklarını yaladı. Bu bile sinirimi geçirmiyordu. İçimde büyük bir burukluk vardı.
Tanrım, fazla seksiydi. Dudaklarıma bakışı bile beni tahrik ediyordu. Ancak şu an yapmakta olduğum işi tamamlayacaktım.
"...benden hesap soruyorsun." diye kükrediğimde gözlerini korkuyla kapattı.
Beni ilk kez böyle görüyor olmalıydı. Zaten ilk kez, bir şeyde, ben baskın taraf olmuştum. Baskın... Altın kelime.
Sesimi olabildiğince kısarak devam ettim.
"Dün gece..."
Yüzü korkuyla gerilmişti. Ne yapacağımı kestirmeye çalışıyordu. Yüzümü onunkine iyice yaklaştırdığımda gözlerini kapattı. Önce alınlarımızı birbirine yasladım, sonra burunlarımızı. Son olarak da altın hamlemi yaptım ve alt dudağını iki dudağımın arasına daldım. Yavaşça emdiğimde istekle inledi. Ancak dudaklarımı hemen çektim.
"...bu dudaklar bir başkasını öptü." diyerek geri çekildiğimde gözleri hala kapalıydı.
Ellerimi kalçalarına götürüp onu daha çok kendime yasladım.
"Bu kalçaları bir başkası elledi." Ellerimi kalçalarından çekip yüzüne düşen saçlarına götürdüm ve tek hamleyle geriye itip kulağının arkasına tıktım.
"Şimdi tutmuş benden hesap soruyorsun." dediğimde gözleri pişmanlıkla aralandı. Bir şey söylemek için dudaklarını araladığında, dudaklarımı dudaklarına yasladım ve o şekilde konuştum.
"Şimdi kardeşime gidiyorum." dedim ve ani bir hareketle ondan ayrıldım. Anlamaz gözlerle beni süzüyordu. Bense o odada değilmiş gibi davrandım ve üstümdeki elbiseden kurtuldum. İç çamaşırlarımla kalmayı önemsemeden pantolon ve tişörtümü üstüme geçirip hızla odadan çıktım.
Merdivenleri adımlarken, daha çok zafer kazanmış gibi hissediyordum. Kazandığım zaferin etkisinden kurtulamayarak gülümsedim ve Bay ve Bayan Parmell'in yanına, kapıya ilerledim. Kafamla ikisini de selamladım. Aynını yaptılar.
"Julia!" Bayan Parmell merdivenlerden yukarı bağırıyordu. Omzundan kibarca kavradım ve bana dönmesini sağladım.
"Gelmeyeceğini söyledi. Ödevi varmış." diye yalan uydurduğumda merdivenlerden inmekte olan Julia usulca kafasını salladı.
"Siz gidin." dediğinde ona büyük bir ima barındıran gülümsememi yolladım ve Bayan Parmell'in arkasından arabaya bindim.
Uslu kız diye iç geçirdim. Asla uslu değildi. Eğlenceyi sevdiğini dün gece anlamıştım. Eğlence kızıydı. Tıpkı benim bir aydır ona barındırdığım saplantılı ilgiden önceki halim gibi...
Şu an buna takılmayacaktım. Çünkü nihayetinde kardeşime gidiyordum. Mutlu ve huzurlu görünecektim. Ki o bundan sonra o lanet yerde yaşamak zorunda kalmayacağı için mutlu ve huzurluydum da. Yalnızca, beynimin Julia'yla ilgilenen kısmı mutlu ve huzurlu değildi. Tamam, belki zafer kazanmıştı ancak kesinlikle mutlu ve huzurlu değildi.
Tanrım! Ben, birkaç dakika önce Julia'ya neler yapmıştım öyle? Kendimden böyle bir davranışı asla beklemiyordum. Ben daha çok utanıp sıkılan, iki kelimeyi bir araya getiremeyen taraf olmalıydım. Gerçekten de öyle olmalıydım. Ben onun gözlerine bakarken bile utançtan kızarıyor, iki büklüm oluyordum. Demin yaptıklarım gerçekten fazlasıyla uçtu. Bu kadar uçlarda yaşamaya alışık değildim ve az yaptıklarım nefesimi kesmişti. Kendimi... tehlikeli ve güçlü hissetmiştim.
Araba durduğunda derin bir nefes aldım ve kendimi dışarı attım. Nefesimi sabırsızlıklan dışarı verdiğimde Bay Parmell omzumu sıvazladı ve beni belimden kavrayıp kibarca içeriye taşıdı.
Ezbere bildiğim yerleri yavaş ancak bir o adar sabırsız adımladım. Büyük koridora vardığımızda, bizi genç ve zayıf bir kadın bekliyordu. Onu ilk kez görüyordum. Gözlüklüydü. Beyaz bir gömlek giymişti. Düğmeleri, göğüslerinin bir kısmını açık bırakacak şekilde düğmelenmişti. Siyah eteği, dizinin iki-üç parmak kadar üzerindeydi. Elinde tuttuğu dosyaları tek hamlede sağ koltuğunun altına aldı ve Bay ve Bayan Parmell'la el sıkıştı. Ardından gayet kibar bir şekilde bizi büyük bir masanın beklediği odaya davet etti.
Masa gerçekten büyüktü. Etrafına sayamadığım kadar çok sandalye yerleştirilmişti. Kapıya en uzak köşesindeyse Max ve sorumlusu oturuyordu. Max beni görünce ayağa kalktı ve bana doğru fırladı. Bedenini bedenime yasladığında, onu sıkıca kollarımın arasına aldım. Onu özlüyordum. Görmediğim her saniye...
"Max." diye fısıldadığımda bana daha çok sokuldu. Bu hareketimiz karşısında burnunu çeken ve makyajını bozmadan gözyaşlarını silmeye çalışan Bayan Parmell'e aldırmadan bir sandalyeye kuruldum ve Max'i de hemen yanıma oturttum.
"Hoşgeldiniz. İsterseniz hemen işe koyulalım."
Gözlerimi acelesi olan adamın üzerinde gezdirdim. Odaya yeni girmişti. Takım elbisesi 80'lerden kalma gibi gözüküyordu ama yakışmıştı. 40 yaşını aşkın gözüküyordu ancak buna rağmen çekiciydi. Masaya koyduğu dosyanın kapağını açtı ve aceleci bir şekilde konuştu. "Şuraya ve şuraya imza atacaksınız. Asistanım diğer dosyaları getiriyor. Yarın ise evinize bir görevli yollayacağım. Evdeki durumu değerlendirecek ve bundan sonraki bir aylık süreçte gözlemciniz o olacak."
Bay Parmell dosyayı ellerinin arasına aldı ve hızlı bir şekilde okumaya başladı. Sesli okuyordu ve gür sesi odayı dolduruyordu. Max kafasını göğsüme yasladı ve gözlerini kapattı.
"Buradan kurtuluyorum, sürtükler. Sevinin." diye mırıldandığında sessizce kıkırdadım. Buradakilerin onu sevdiğini düşünmüyordu. Ben de öyle. Her zaman bakılması zor bir çocuk olmuştu. Başı beladan asla kurtulmamıştı ancak kardeşimdi ve onu seviyordum.
Bay Parmell kalemi parmaklarında usulca gezdirip kağıda yanaştığında kalbim heyecandan delice atmaya başlamıştı.
KARDEŞİME.KAVUŞUYORDUM!
Kalem kağıdın üzerinde usulca dolaştıktan sonra asistan diğer dosyaları getirmiş ve imzalatmıştı.
Büyük bir galibiyet yaşamış gibi ayağa kalktığımda Bay ve Bayan Parmell önce Max'e sonra da bana sarılmıştı. Sohbet ederek arabaya bindiğimizde Bayan Parmell Max'i soru yağmuruna tutmuştu.
Sonuç olarak, eve vardığımızda Max'in Julia ve benim gittiğim okula gelmesine karar verilmişti. Sanırım sonunda şans bana da gülüyordu, ne dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Teen Fiction"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...