Büyük bir dikkatle, bir kaç saattir oturduğumuz geniş masadan kalktım. Gerçekten saatlerdir burada oturmuş, Max ve benim bundan sonraki hayatımla ilgili planlar yapıyorduk. Max'i geçici olarak evlat edindikleri için her detayın üzerinde durmalarına şaşırmamıştım, ancak benim için de aynı özende davrandıklarında şaşırmıştım doğrusu. Gerçekten iyi insanlardı.
Julia bir kaç dakika önce sıkıntıyla nefes vermiş ve masadan kalkmıştı. Bunun nedeni ondan çantamı getirmesini rica etmemdi ve normalde kendini beğenmişçe bir cevap vereceğine emin olduğum halde söylediğimi ikiletmeden yapmıştı.
Max de benimle beraber ayaklandı. Julia ve Max beni geçirmek için kapıya geldiklerinde, Max'i ilk gününde yalnız bırakmanın vicdan azabını duyuyordum. Ancak Max'le yalnız kaldığımız bir kaç dakika içerisinde, bunun daha sağlıklı olacağına karar vermiştik. Eğer ben bu gece orada kalsaydım, Max yanımdan ayrılmayacaktı. Ancak gitmem sayesinde aileyle ilk günden daha çok iletişim kuracaktı. İlk gün ki izlenimler önemliydi. İki sene psikoloji dersi okumuştum ve diğer notlarımın aksine, psikoloji notlarım gayet iyiydi.
Şişme montumu üzerime geçirdim ve yürürken belimin ağrımasını sağlayacak çantamı özensizce sırtıma taktım. Max'e sıkıca sarıldım ve kapıdan çıktım. Ve peşimden de Julia çıktı. Hemen ardından ise kapıyı kapattı.
"Konuşalım mı?" Konuşmak istiyordum. Hem de delicesine konuşmak istiyordum. Belki de konuşmamak, sadece onu öpmek istiyordum ama kesinlikle onunla kalmak istiyordum.
"Hayır." Sesimdeki keskin ton beni bile etkilemişti. Kendimi şaşırtıyordum. Duygularımın aksine gayet soğuk kanlı davranıyordum ve bu garibime gitmişti.
Aslında genel olarak soğuk ve ifadesiz bir tiptim. Ancak duygularım beni ele geçirdiğinde soğuk görünümlü olmak zorlaşıyordu. Suratım adeta farklı bir hale bürünüyor, o güçlü görünen kız gidiyordu.
Ağzını açacak gibi olsa da hızla dudaklarını tekrar birbirine bastırdı. Kafasını yere eğdiğinde çenesinin kasıldığını görebiliyordum. Çıkık elmacık kemiklerinin kasıldığı gibi.
Gözleri üzerimde o kadar kısa süre gezmişti ki bunun bir zihin yanılmasından ibaret olduğunu sanmıştım. Bana bakmasını isterdim. Yüzümdeki delici ifadeyi görmesini.
Kapıya yönelip çaldığında, gri asfalt üzerinde ayaklarımı çoktan harekete geçirmiştim. Çantam sırtımda büyük bir baskı uyguluyordu ancak umursamadım. Adımlarımı sıklaştırdım ve gitmem gereken yol yerine Tom'un evine doğru yola koyuldum. Tom ve Cal'i özlemiştim. Bugünü onlarla geçirecektim. Böyle karar almıştım. Büyük ihtimalle bana kızacaklardı ama Max'i Parmell'lara götürdüğümüzü duyunca yumuşayacaklarını biliyordum. Belki de onu görmek isteyeceklerdi ama yarını beklemek zorundaydılar.
Tom'un evine vardığımda kapıyı sabırsızca çaldım. Tom genelde kapısını geç açan biriydi. Bu yüzden kendimi yormayarak çantamı üzerinde durduğum merdivene bıraktım ve beklemeye başladım. Kapının arkasından sesler gelmeye başlayınca heyecanlanmıştım. Gerçekten özlüyordum. Şaka gibiydi. İki gün görmesem özlüyordum resmen.
Tom beceriksizce kapıyı açtığında ciddi anlamda üzerine atlamıştım. Sendelemesine sebep olmuştum ancak benim gibi bir kız onu asla deviremezdi. Fazlasıyla güçlü ve dinçti. Spor yapıyordu.
"Kedicik." diye sevinçle şakıdığında benden ayrılmış ve kapıdaki çantamı içeri almıştı.
"Özledim." dedim ve koltuğa kendimi bıraktım.
"Özletiyorsun, iyi bir dayağa ihtiyacın var." dediğinde ona dil çıkardım ve arkama yaslandım.
"Cal'i arasak ve beraber bir şeyler yapsak diyorum. Barda takılmak gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Jugendliteratur"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...