Julia'nın beni öpüşünden, onların evinde aldığım duştan ve Max'le beraber yaptığımız ziyaretlerden sonra, gecenin bir yarısı, oturmuş gerçekten oturmuş ders çalışıyorduk.
Uzandığım yataktan doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum. Uzanarak özet çıkarmak kesinlikle gözlere zararlıydı. Bunu aklımda bulundurmalıydım.
Önümdeki kitabı aldım ve bağdaş kurarak kucağıma yerleştirdim.
"Bir fincan kahve daha istemediğine emin misin?" Julia'nın nazik sorusu karşısında kafamı iki yana salladım.
"Sanırım içsem iyi olacak." Kafasını salladı ve yerden kalkıp boş fincanlarımızla beraber odadan çıktı.
Daha verimli çalışabilmek için, edebiyat sınavınd çıkacak iki kitabın da önemli olaylarını, diyaloglarını not edip ardından özet çıkarmaya başlamıştık. O Emma'yı okuyup bu işlemleri yaparken, ben de aynı şeyleri Notre-Dame'ın Kamburu'na uyguluyordum. Bu kitabı daha önce okumamıştım, ancak sinema uyarlamasını izlemiştim. Bu yüzden işim biraz kolaydı. Aslında Emma'yı daha önce okumuştum yani onun özetini gözüm kapalı dahi çıkarırdım ama eğer özeti Julia çıkarırsa o da kitabı okumuş olacağı için daha verimli tekrar yapabilecektiki böyle karar vermiştik.
Ayağa kalktım ve bacaklarımı salladım. Gerçekten vücudum uzun süre hareketsiz kaldığı için isyan ediyordu.
Zaten açılmak üzere olan topuzumu açtım ve ıslak saçlarımın omzundan aşağı dökülmesine izin verdim. Ellerimi bir kez arasından geçirdikten sonra tekrar topuz yaptım ve eski halimi aldım. Özet çıkarma işi beni bunaltmıştı ancak kitabı sevmiştim. Zaten eğer sevmeseydim, saatler önce bırakmış ve uykuya dalmış olurdum.
Julia elinde kahve fincanlarıyla içeri girdi ve kitabının başına, yere oturarak yatağa yaslandı. Fincanı bana uzattığında gülümsedim. "Teşekkürler."
"Rica ederim Melisa." diyip benim gibi gülümsediğinde, son cümlemi yazdım ve kendimi zaferle yatağa attım.
"Bitti! Gerçekten bitti, şükürler olsun!" diye çığlık çığlığa sevindiğimde, bu halime güldü ve bir şeyler daha yazıp kalemi bıraktı.
"Ben de bitirdim. Ama tekrar yapacak halim yok."
"Benim de." diyerek ona katıldığımda, uyumaya karar vermiştim. Yarın okul vardı ve ayrıca sabah Max'i yolcu edecektim.
Julia'nın çift kişilik adı altında neredeyse 5 kişilik olan yatağına uzandığımda, o da fincanları masasının üzerine koymuştu.
"Kitaplarını topluyorum." dediğinde kafamı salladım ve minnetle gülümsedim.
Çabuk ve becerikli hareketlerle kitap ve defterleri de toparlayıp düzenlice masasının üzerine bıraktığında üzerime bir yastık fırlattı.
"Bu misafir yastığı, biraz yana kay." Anlamaz gözlerle ona bakmayı sürdürdüğümde, bıkkın bir ifadeyle dikilmeye devam etti. Sonunda yastığı alıp yana kaydığımda, yanıma yatttı ve bana sırtını döndü.
"İyi geceler Melisa."
Şaşkınlığımı üzerimden atamadan ona iyi geceler diyebildiğimde ben de arkamı döndüm ve uyumaya çalıştım. Bu çok da zor olmamıştı, uzun saatler kitap okumak zaten uykumu getirmişti.
Sabah yüzümü ve burnumu dürtükleyen bir çift parmakla uyandığımda, Max'i yatağa çekip gıdıklamaya başladım.
"Abla... ahhahah.... yeter...."
Nefesi sıklaşmaya başladığında bıraktım. Ayağa fırladı ve üzerini düzeltirken koşarak kaçmaya başladı.
Ben de ayaklanıp, dün giydiğim kıyafetlerimi aramaya koyulmuştum.
"Yıkanıyorlar. Benim dolabımdan giyin."
Odaya vücuduna sardığı havluyla giren Julia'yı görmezden gelmeye çalıştım. Ancak başarılı olamamıştım. Pürüzsüz bir teni vardı. Vücudunda gezinen su damlacıkları, odaya vuran güneş ışığı altında çekici bir şekilde parlıyordu.
Kendime gelip yüzüne bakmayı akıl edebildiğimde, alayla sırıtıyordu. Gözlerimi kaçırdım ve teşekkür ederek dolaba yöneldim. Bedenlerimiz hemen hemen aynıydı.
Elime geçen ilk tişörtü ve pantolonu alıp banyoya geçtim. Onun kıyafetlerini giyecek olmak düşüncesi bana keyif vermişti.
Tişörtü kafamdan geçirip fazlasıyla dar olan pantolonu uzun uğraşlar sonucunda giydiğimde banyodan çıktım. Ancak oda boştu. Kitaplarımı okul çantama doldurup yanıma aldım ve odadan çıktım. Hizmetliler bavulları arabaya taşıyordu.
"Mutfaktalar efendim." Sarışın hizmetlinin yönlendirmesiyle mutfağa gittiğimde, herkesi kahvaltı masasının etrafında beni beklerken bulmuştum.
"Biz de seni bekliyorduk Melisa."
Bay Parmell'ın komik aksanına kıkırdamak istesem de bunu yapmadım. Yüzüme nazik olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yerleştirdim.
"Afiyet olsun." Sandalyemi çektim ve dikkatlice oturdum.
Kahvaltı sessiz ve sakin geçmişti. Herkes yemeğine odaklanmıştı ve keyifler yerindeydi. Ayaklandık ve hep beraber kapıya çıktık.
"İyi eğlenceler." Julia gülümseyerek el salladığında, son kez Max'e sarıldım.
"Beni özle ufaklık." diyip yanağına öpücük bıraktım ve arabaya binene kadar el salladım. Araba hareket ettiğinde Julia'yla eve girmiş ve okul için sandviç hazırlamaya başlamıştık.
"Şey, annemler bizde kalmanı istiyor. Onlar gelene kadar."
Bakışlarımı utançla konuşan ve kafasını doğradığı domatesten kaldıramayan Julia'ya çevirdim.
"İstersen bugün okuldan sonra kıyafetlerini almaya gidebiliriz" diye devam ettiğinde, umursamazca omuz silktim. Ancak tabi ki heyecandan ölmekle meşguldum, nasıl umursamaz olabilirdim ki. Koca evde Julia ve ben, ve bizi bekleyen birkaç gün. Bence güzeldi. Fazlasıyla.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Lesbian Life
Dla nastolatków"Sen..." Sesim adeta hırlıyor, ateş saçıyordu. "...ne hakla..." Yürümeyi sürdürdüm. Bu onun ürkerek geri gitmesine sebep oluyordu. Gidecek yeri kalmadığında onu duvarla arama almıştım. Geri gitmek için çabalıyordu ancak bu yalnızca sırtının soğuk d...