Bana iğne yaptılar uf oldum 😔✊🏾
~Taehyung
Th: Jungkook söyler misin artık nereye gittiğimizi?
Jk: Sabretmeyi öğrenmen gerekiyor güzelim.
Th: Sabırsız olmayı en çok sen öğrettin aslında bana.
Jk: Öyle mi? Nasıl öğrettim acaba?
Th: Damarlı ellerini bedenimde dolaştırırken hep daha fazlasını istedim ve hep de daha fazlası için bekleyemez hale geldim.
Jk: Arabayı durdurup kenara çekmeyi ve damarlı ellerimi bedeninde dolaştırıp hep daha fazlasını istetmeyi çok isterdim ama randevu saatimiz geldi bile.
Th: Randevu mu? Gerçekten nereye gidiyoruz biz?
Jk: Kısır döngüye girelim diye demiyorum ama sabretmeyi öğrenmen gerekiyor güzelim.
Bayan Ham'ın aramızdan ayrılmasından sonra 3 ay geçmişti bile. Chinsun 3 aylık olmuştu. 3 ay her ne kadar kısa bir süre de olsa onun acısını bastırıp hayatımıza geri dönebilmeyi başarıyorduk yeni yeni. Çünkü emindik ki hayatta olsa bunu isterdi, zaten üzülmememiz gerektiğini doktorla bize iletmişti.
Aile ve sosyal politikalar bakanlığı eve gelip Chinsun'ın yaşaması için uygun bir ortam olduğuna karar vermiş ve bizim çocuğumuz olması için evli olmamız gerektiğini özellikle vurgulamıştı. Bunun için de bize bir süre kılmıştı, Chinsun en fazla 6 aylık olmadan evlenmeliydik.
Dil kurslarına daha sık gidip Fransızcayı erken öğrenmek için daha fazla çalışmak zorunda kalmıştık. İstediğimizde yapamayacağımız hiçbir şey yoktu, biliyorduk.
Elbet bir şekilde hallolur diyip zamana bırakıyordum her şeyi. Zaten yastan çıkıp hayata yeni dönüyorduk, akışına bırakıp takmamak lazımdı artık.
Yolculuğu bitirip güzel bir restoranın önünde arabayı durdurdu Jungkook. Yüzüme bir gülümseme yayılırken kapımı açıp beni indirdi ve girişe yönlendirdi.
Th: Burası ne kadar da güzel böyle...
Jk: Lyon'un ünlü restoranlarından birisi. Léon de Lyon
İçeri girdiğimizde sadece ortada bir masa vardı, diğer masalar toplanmıştı ve etrafta kimsecikler yoktu. Sandalyemi çekip beni oturtan Jungkook'a bakarken kalbimin atışlarını çok net hissedebiliyordum.
Masanın üzerinde yeni koyulduğu belli olan sıcacık çorbalar vardı. Sadece bir çorba için bile aşırı derecede özenilmiş sunum yapılmıştı, hayran kalınası.
Çorbalarımızı kaşıklarken Jungkook "Beğendin mi?" diye sordu.
- Beğenmek ne kelime? Bayıldım!
Gülümseyip çorbasına yönelirken kısa sürede bitirdik ve sanki bitirdiğimizi gözetlemişler gibi anında biri çıkıp yemekleri getirdi. Belki de gözetliyorlardı? Her ne kadar kimse yokmuş gibi görünse de içeride çok iyi sunumlar hazırlayan insanlar vardı kesinlikle.
Önüme gelen bifteğe kıtlıktan çıkmış gibi saldırmak istedim çünkü ciddi anlamda açtım. Ancak nezih bir ortamda bulunduğumuz için medeni insanlar gibi davranmak zorundaydım.
Jungkook tabağımı kendi önüne çekti ve teker teker parçalara bölmeye başladı. Bana yine bir bebekmişim gibi muamele ediyordu, her seferinde de onun bebeği olduğumu iddia ediyordu.
Parçalara böldüğü yetmezmiş gibi çatala batırıp tek tek ağzıma verdi lokmaları. İtiraz etmek yerine yüzümden hiç eksilmeyen gülümsemem ile bana uzattığı parçaları yiyor, beni beslemesine izin veriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"0505" Taekook
Fanfiction{TAMAMLANDI} Onlar tüm bu zorlukların üstesinden gelebilecek şeye sahipler, birbirlerine..