12

648 75 25
                                    

Armin kendine kızarken bu işten çıkışının olmadığını biliyordu. Levi bir şeyi öğrenmek istiyorsa öğrenirdi. Arkasına yaslandı ve cümlelerini toparlamaya çalışıyormuş gibi bir ifade takındı.
"Eren'in gördüğü o kısa anıların ne gibi şeyler olduğunu biliyorsun değil mi? Siyah saçlar, silahlar, arabalar... Eren bir şeyler hatırlamaya başlıyor. Ve bunun olmaması lazım."

Levi ciddiyetle kaşlarını çatarken Armin ona doğru biraz daha yaklaştı ve konuşmayı sürdürdü.
"Bu konuştuklarımızı başka birine söylersen ben biterim Levi, her şey biter. Eren'in yaşadığı şey basit bir araba kazası değildi. Babası Grisha'yı hatırlıyorsun değil mi?"

"O aşağılık herifin bu işte bir parmağı olduğunu biliyordum."

Eren'in şu an başından geçen çoğu şey için babasını sorumlu tutuyordu Levi. Kendisi de hiçbir zaman iyi bir aileye sahip olamadığı için çocuğu anlıyor, ona üzülüyordu.

Armin bu hakareti görmezden geldi.
"Küçükken Eren'in tek arkadaşı bendim. Grisha da arkadaş edinir umuduyla onu yatalak hastalarının evlerine götürürdü. Bir gün bir kızla tanıştılar, 9 yaşındaydık. Gittiği onca eve rağmen Eren bana ilk defa o gün edindiği bir arkadaştan bahsetti. Kızla gitgide yakınlaştılar, sonra bir gün oynamak için Erenlerin evine geldi. Ben de onunla tanıştım. Zorbalıklarla dolu bir çocukluk geçirdikten sonra  melek gibi bir arkadaşım olmuştu. Saatlerce beraber oynar, birbirimizde yatıya kalırdık. Kısacası uzun bir zaman beraberdik."

Armin bu cümleden sonra duraksadı. Bakışlarını önce yere, sonra tekrar Levi'a dikti.

"Babasının diğer ailesini bahane ederek ortadan kaybolduğunu biliyorsun. Diğer oğlu, şu kadının da bahsettiği gibi Zeke Jaeger, babasının başka bir ailesi olduğunu öğrenince kontrolünü kaybetmiş. İnan tam olarak olanlar hakkında hiçbir fikrim yok ama Eren'in dediklerinden de sorunlu bir tip olduğunu anlayabilirsin. İntikam ateşiyle yanıp tutuştuktan sonra Grisha'nın sevdiği her şeyi
elinden almaya karar vermiş. Babasıyla pek iyi bir ilişkisi yokmuş sanırım."

Levi göz devirip Armin'i durdurdu.
"Tch, yavaş ol Armin. Disney masalı mı anlatıyorsun?"

Çocuk endişeli bir gülümseme attıktan sonra devam etti.
"O gün neredeydim bilmiyorum. Büyük ihtimalle bir duvar kenarında dayak yiyordum...  Zeke evlerini bulmuş. O yalnızca sinirle hareket etmiş olabilir ama adam tutacak kadar ileri gitmiş. Bu adamların nasıl olduğunu en iyi sen bilirsin Levi. Bir kere peşine takıldılar mı kurtulman zor olur. Zeke gibi genç birinde de tüm bu masrafları karşılayacak paranın olmaması çok normal. Uzun süre onları izledikten sonra..."

"Sonra ne Armin? Bu hikaye daha ne kadar saçmalaşabilir acaba..."

Armin'in yüzü tiksintiyle kasılmıştı. Aynı tiksintiyi sesine de yansıtarak devam etti.
"Kız yabancıydı. Yüklü miktarda para...yapabileceğini düşünmüş. O yüzden Erenle beraber onu da kaçırmış. Hikayenin buradan sonrasını pek bilmiyorum. Eren hatırlamıyor, diğerleri de söyemiyor. Bildiğim kadarıyla Eren kızı kurtarmaya çalışırken çarpmış araba. Geçirdiği travma yüzünden de olayla ilgili bir şey hatırlamıyor. Zeke'den de uzun süredir bir şey duymadım ama yakalanmadığını biliyorum."

"Kıza ne oldu?"

"Mikasa Ackerman, hafif yaralarla atlattı. Ancak Eren'i o duruma soktuğu için çektiği vicdan azabı yüzünden hayatından çıkmaya karar verdi. Babası da Eren'e yalnızca araba çarptığını söyledi. Mikasa hiç varolmamış gibi bir anda hayatlarımızdan çıktı. Bana da hiçbir şey söylememem için söz verdirdi."

"Ackerman mı?"

Armin hayal kırıklığıyla başını salladı.
"Soy ağacın şu an beni zerre ilgilendirmiyor Levi."

"Sen kızla hâlâ görüşüyor musun?"

"Evet. Hâlâ çok yakın arkadaşız."

Levi birkaç saniye yere baktı. Sonra kaşlarını çattı ve ayağa kalktı.
"Delirdin mi sen?"

"A-anlamadım ne?"

"Böyle bir şeyi Eren'den saklama hakkını size kim verdi? Zeke birdenbire belirip bir şey yapsa açıklamasını yapabilecek misiniz? Eren bunu kendi kendine öğrenirse seni asla affetmez Armin. Bana bir şeyler sakladığını söyledi, fark etmiş. Bir şeyler yapmak zorundasın."

"Söyleyemem, Mikasa beni öldürür. Ayrıca cidden doğru zamanın bu olduğunu mu söylüyorsun Levi? O kazadan beri hayatındaki hiçbir şey düzgün gitmiyor ki, sende biliyorsun. Böyle bir durumda bir de omuzlarına bu yükü koyamam."

"Eren'e bunu yapamazsınız. Dediğin gibi durumu yeteri kadar kötü. Ona iyi gelecekse sonrasını düşünmeden yapın işte..."

"Ne demeye çalışıyorsun anlamıyorum."

Levi başını iki yana salladı, olanları idrak edemiyormuş gibi derin bir iç çekti. Duvarda asılı olan resmi gözleriyle işaret edip sonra hüzünlü bakışlarını yere dikti.
"Birini ne zaman kaybedeceğini bilemezsin Armin. Cansız bedenlerine bakarken çaresizce akıttığın gözyaşları da hiçbir işe yaramaz. Eğer dediğin kadar yakınsanız, bu kız cidden Eren'i biraz olsun değiştirdiyse bunu ondan saklamanız ona sadece zarar verecektir."

Sarışın çocuk, Levi'ın işaret ettiği tabloya baktı.  Sarışın bir adam kolunu Levi'ın omzuna atmıştı, önlerinde de yaşça daha küçük olduğu belli olan bir kız duruyordu. Armin'in bildiği tek şey şimdi ölü olduklarıydı, konuşmazdı Levi. Ama gülüyordu fotoğrafta, daha önce Armin'in hiç görmediği kadar içten gülüyordu. Derin bir iç çekip ayağa kalktı çocuk. Levi'a bir cevap vermeden kapıya doğru ilerledi. Arkasından gelmediğini anlayınca da çıkıp gitti.

I'll tell the stars about you||eremikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin