22

478 53 49
                                    

Hange'nin gönderdiği adrese gidip evin önündeki gri arabanın yanına park etti. Tahmin ettiğinden daha büyük bir evde yaşıyordu Hange. Eski apartmanını az çok hatırlıyordu. Arabasının kapısını kapatırken Hange çoktan ön kapısını açmış onu bekliyordu.

Adam sormadan içeri girerken kıkırdadı.
"Hoş geldin Levi."

Levi iç güdüsel olarak salonun nerede olduğunu buldu ve içeriye girdi. Adımını attığı gibi burnuna Hange'nin kokusu çarptı. Ona has ama hoş bir kokuydu. Duvara dayanmış beş kitaplık vardı odanın sol köşesinde. Ağzına kadar kitap doluydu hepsi. Hiç şaşırmadı adam. Çok okurdu Hange, okuduğu her şeyi de gelip onlara anlatır, gereksiz bilgilerle kafalarını şişirmeye bayılırdı. Hange elinde iki kupa çay ile gelip birini ona uzatınca teşekkür edip koltuğa geçti. Hange karşısına değil, yanına oturdu.

Başta oluşan garip sessizlik Hange'nin kıkırdamalarıyla bozuldu. Elini sertçe Levi'ın omzuna koydu ve adamı sarstı.
"Çok kızgınım sana biliyorsun değil mi? İzini kaybettirip ortadak kayboldun resmen."
Başını geriye atıp dramatik bir şekilde elini alnına dayadı.
"Yanımda minik cücem olmadan ne kadar sıkıldım haberin var mı senin?"

Levi gülercesine burnundan nefes verdi. Yalan söyleyemezdi, özlemişti bunu. Hange iç çektikten sonra yine bir sessizlik çöktü odaya. Başını sağa eğip kızıl saçlarının adamın omzuna düşmesine izin verdi Hange. Levi de başını onunkinin üzerine koydu.

"Geri dönmene sevindim Levi."

Mikasa
Kendini koltuğa bırakmış kızı çekiştiriyordu siyah saçlı. Sasha yüzünü yastıklara gömmüş, kolunu arkadaşından kurtarmaya çalışıyordu.

"Hadi Sasha lütfen! Armin seni de getirebileceğimi söyledi. Senin yüzünden geç kalacağım."

"Nasıl bir şeyin içine soktun ki kendini? Bir adamın kardeşi gibi davranmak hiç senden bekleyeceğim bir şey değildi."

Mikasa derin bir iç çekti. Son 3 saattir her şeyi tüm detaylarıyla anlatmış, kızın üst üste sorduğu sorulara tek tek cevap vermişti. Şimdi de Armin ve diğerleriyle buluşmaya gidecekti ancak Sasha yerinden kalkmıyordu.

Bir buçuk saat sonra sonunda otobüse binebilmişlerdi. Pek de uzun olmayan bir yolculuğun sonunda Armin'in evine vardılar. Kapıyı Mikasa çaldı, Sasha biraz daha arkada duruyordu. Armin kapıyı açınca Mikasa'ya sarıldı, Sasha'ya da gülümseyerek kendini tanıttı ve onları mutfağa yönlendirdi.

Connie önündeki makarnayı yiyor, Eren ise kahve fincanının sapıyla oynuyordu. Mikasa'yı görünce istemsizce yukarı kayırdı dudakları.
"Hoş geldin Mikasa."

Mikasa aynı gülümsemeyle karşılık verip Sasha'yı hafifçe öne ittirdi.
"Bu arkadaşım Sasha, sizinle tanışmak için geldi."

15 dakika içerisinde hepsi kaynaşmış, Sasha ve Connie kendi hararetli sohbetlerine dalmıştı. Mikasa etrafa bakındı.
"Bir arkadaşınız daha yok muydu sizin?"

Armin gülümsedi.
"Ah evet, Jean. O bugün gelmedi ama."

Eren'in gözleri büyüdü.
"Nasıl yani? Jean evde değil mi?"

"Fark etmedin mi Eren..?"

Çocuk başını iki yana sallayınca Mikasa kıkırdadı.
Armin, Sasha ve Mikasa'ya birer fincan kahve verdikten sonra Eren'in karşısına oturupmsözlerine devam etti.
"Onu davet etmedik çünkü yaklaşık bir hafta sonra
doğum günü. Partisini hazırlamak için çağırmıştım aslında Eren ve Connie'yi. Siz de dahil olmak isterseniz diye çağırmak istedim. Hem parti Levi'ın evinde olacak, organizasyon işlerini hep o yapar. Oraya tekrar gelmek istersin diye düşündüm Mikasa."

Kız hafifçe gülümseyip başını salladı. Daha sonra bakışlarını Armin'den ayırmadan kahvesine uzanıp bir yudum aldı.

"Uh..şey.."

Siyah saçlı kız, yanında oturan Eren'e dönüp cümlesini bitirmesini bekledi.

"O benim fincanımdı ama.."

Mikasa'nın gözleri büyüdü. Utandığını belli etmemeye çalışıp fincanı hemen çocuğun önüne geri koydu.
"Ben çok özür dilerim bakmadan almışım. Yan yana olunca karıştırdım."

Eren hafifçe gülümsedi ve kızın önüne koyduğu fincandan bir yudum aldı.

I'll tell the stars about you||eremikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin