15

626 70 138
                                    

Eren
Sırtına saplanan ağrıyla huzursuzlanarak uyandı Eren. Dün eve geldiği gibi kendini koltuğa atmış, birkaç saat düşünceleriyle boğuştuktan sonra uyuyakalmıştı. 70 yıllık bir uykudan uyanmış gibi ağıran kaslarını biraz gerdikten sonra Arminler sayesinde temiz olan mutfağına ilerleyip şişeyi ağzına dikerek su içti.

Orada öylece durmuş, uyku sersemliğiyle hayatı sorgularken kapı çaldı. Eren'in dağınık saçları, iki gündür değiştirmediği tişörtü ve mor gözaltlarının aksine adam, taranmış düzgün saçlar, ütülenmiş kıyafetleri ve kendine has kokusuyla karşısında dikiliyordu. Sormadan içeri geçip perdeleri açtı ve mini apartman dairesini bir nebze daha yaşanılabilir hale getirdi.

"Günaydın Eren. Apartmanının her yerini temizledikten sonra kirletmene izin vereceğimi mi sandın? Kendine çeki düzen verene kadar kontrol edeceğim seni."

Bu planın bir parçası olsa da gerçekten bu apartmanın bir daha o hale gelmesine izin vermeyecekti Levi.
"Hadi hazırlan, benim evime gidiyoruz. Biriyle tanışacaksınız."

Eren şaşkın gözlerle ona bakarken Levi çoktan çocuğun ceketini ve atkısını askılıktan almış, omzuna atmış ve çıkmak için kapının önündeki yerini almıştı.
"Hava soğuk, sümüklü burnunla uğraşamam sonra atkınında tak."

Levi'ın evine vardıklarına gördükleri manzara pek de iç açıcı değildi. Armin gayet enerjik dursa da Jean ve Connie ayakta uyuyor, neden sabahın bu saatinde burada olduklarını sorguluyorlardı.

İçeri girdikten sonra Levi orada beklemelerini söyledi ve üst kata çıktı. Birkaç dakika sonra ardında tıpkı kendisine benzeyen, siyah elbiseli bir kızla geri geldi. Eren ve Connie şaşkınlıkla bir kıza bir de Levi'a bakıyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Jean büyülenmişti. İki dakikadır göz kırpmadan kızı izliyordu. Armin ise bozuntuya vermiyor, en az onlar kadar şaşkın duruyordu. Levi elini kaldırıp Mikasa'yı işaret ederek konuşmaya başladı.
"Bu...benim kız kardeşim. Mikasa Ackerman."

Şimdi biraz önce olduklarından daha şaşkın gözüküyorlardı. Connie elini Levi'ın alnına koydu ve birkaç saniye bekledi.
"Ateşin var mı diye bakacaktım ama aslında nasıl yapacağımı bilmiyorum."

Connie adamın yüzüne bir tokat yapıştırdı. Şimdi az önce tepkisiz duran kız bile büyümüş gözlerle olacakları izliyordu. Levi başını eğmiş, siyaha büyünmüş gözlerle kel çocuğa bakıyordu. O konuşmaya başlayamadan Connie avazı çıktığı kadar bağırdı.
"SENİ ANLIYORUM! TÜM AİLENİ KAYBETMEK ZOR OLMALI AMA SOKAKTAN SANA BENZEYEN BİR KIZ SEÇİP KIZ KARDEŞİN OLDUĞUNU İDDİA EDEMEZİN LEVI... BİZ VARIZ, BEN SENİN KARDEŞİNİM!"

Connie motivasyon konuşmasının işe yaradığını düşünerek hevesle içeridekilere baktı ama herkes dehşete düşmüş suratlarla ona bakıyordu. Mikasa içeriye girdiği süre boyunca ilk defa ağzını açıp konuştu.
"Ne saçmalıyorsun? Levi'ı bulan bendim. Öz abim olduğuna eminim."

Levi'ın aile ilişkilerinin ne kadar karışık olduğunu bilen üçlü Connie'nin rezil konuşmasından sonra daha fazla soru sormadı. Annesinin de genç yaşta öldüğü düşünülürse Mikasa ile ayrı düşmeleri hepsine mantıklı geliyordu. Ancak Eren bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordu. Gözlerini kızınkilere dikince gri gözler bir anda mermer zemine çevirdi bakışlarını.

"Ben...seni bir yerden tanıyor olabilir miyim?"

Mikasa zorlanmadan soğukkanlılığını korudu.
"Sanmam. Bu dördünüzü de ilk görüşüm. Ancak Levi bahsetmişti. Sen Eren olmalısın değil mi?"

Eren tatmin olmamış bir ifadeyle başını salladı. Daha önce karşılaştıklarına gördüğünden emindi. Yine de karşı konulamaz bir güzelliği vardı kızın. Belki televizyonda ya da bir dergide görmüştü.

Connie'nin Levi'ı tokatlamasının ardından 20 dakika geçmişti. Şimdi hepsi salonda oturuyor, Armin ve Mikasa kenarda konuşurken Jean da Levi'ın yanına sıkışmıştı. Armin ve Mikasa'nın konuşmaya başlamasını kimse yadırgamamıştı. İnsanlar Armin'i severdi, anlaşması kolay biriydi. Levi gergin bir sesle Jean'a döndü.
"Tek kişilik koltukta neden yanıma oturdun mal herif!?"

Jean utangaç bir ifadeyle Levi'ın kulağına eğildi ve konuşmaya başladı.
"K-kız kardeşinle çıkabilir miyim?"

"Ne diyorsun gerizekalı? Hem senin at suratını ne yapsın?"

Jean tahmin ettiğinden daha çok bağırdı.
"ÇOK HOŞ BİRİNE BENZİYOR TAMAM MI? HEM ARTIK BİR KIZ ARKADAŞ BUL DİYEN SEN DEĞİL MİYDİN?"

Jean herkesin ona baktığını fark edince elleriyle yüzünü kapatıp kendini sinirle kanepeye bıraktı. Şimdi çöken garip sessizlik bozulacak gibi değildi. Mikasa ayağa kalktı.
"Ben artık gideyim."

"Sen burada yaşamayacak mısın?"

"Üzgünüm, buradan başka bir hayatım da var tahmin edebileceğiniz gibi. Ama abimle daha çok zaman geçireceğimden emin olabilirsiniz."

Sonra kibarca sırıtıp kapıya doğru ilerledi. Bunu söylerken kendinden iğrenmişti. Dürüst olacaksa Levi'dan hiç hoşlanmamıştı.

Mikasa yürürken kendine has parfümü doldurdu Eren'in burnunu. Tam da "Mikasa" gibi kokuyordu. Soğuk dursa da kırılgan birine benziyordu Mikasa. Yine de Eren bu tür çıkarımlarda çok iyi olmadığı için kafasından bu düşünceleri sildi ve hışımla ayağa kalktı.
"Montunu gördüm ben, vereyim sana."

Mikasa'nın ardından yürürken kendi kendine düşünüyordu.
"Montunu gördüm ben mi? MONTUNU GÖRDÜM BEN Mİ? Aptal mısın Eren... Şimdi ne kadar salak olduğunu anladı. Ne diye atlıyorsun ki bırak alsın işte..."

Mont dolabını açıp kızın pek de kalın olmayan ceketine uzanırken önünde asılı olan kırmızı atkısı yere düştü. O ceketi Mikasa'ya vermek için döndüğünde kız elindeki atkıyı ona uzattı.
"Senin atkın mı bu?"

Eren başını sallayınca yine biraz önce attığı silik gülümsemeden attı.
"Güzelmiş. Rengine bayıldım."

Daha sonra kapıyı açtı ve son kez arkasını döndü.
"Yakında görüşürüz o zaman, Eren."

Adını vurgulayarak söylemesi Eren'in hoşuna gitmişti. O cevap veremeden kız gözden kaybolmuştu bile. Şaşkınlıkla kapıyı kapatıp arkadaşlarının yanına döndü.

Jean ve Levi hâlâ Mikasa hakkında kavga ediyordu.
"BEŞ DAKİKA AYNI ODADA OTURDUN DİYE AŞIK MI OLDUN JEAN? SAÇMALAMA!"

"ANLAMIYORSUN LEVI! HAYALLERİMDEKİ KIZ DİYORUM SANA."

Armin kıkırdadı.
"Jean...Senin için uygun kişi olduğunu sanmıyorum."

"Tch, peki. 87 yaşında 13 kedimle yaşıyor olursam sizin suçunuz."

"Eren,yarın psikolog randevun var değil mi?"

Connie gözlerini devirdi.
"Anlamıyorum Levi. Hem hepimizinkinden daha düzenli bir hayatın var, hem de bizimkileri de düzenliyorsun."

Levi öz güvenle gözlerini yumunca Eren söze girdi.
"Haklı, gerçekten inanılmazsın. Eeh..ama ben gitmeyi düşünmüyordum. Gittiğimden beri her şey daha da kötü hale geldi. Gitmeyi bırakmayacaksam da ara vermek istiyorum."

Armin hışımla karşı çıktı.
"Hiç doğru düzgün bir seansa gitmedin ki, iki hafta oldu! Bu kadar çabuk vazgeçebileceğin bir şey değ-"

"Nasıl istersen öyle olsun. Ama yarın gidip kaydını sildirmen gerekiyor."

Şimdi hepsi Levi'a bakıyordu. Armin anlamlandıramasa da adamın aklından bir şeyler geçtiğini düşünerek karşı çıkmadı. Daha sonra sorabilirdi. Belki de ona anlattıkları ile alakalıydı.

Connie oturduğu koltuğa başını da koyup esnedi.
"Eve gitmeye üşeniyorum. Burada uyusam olmaz mı Levi?"

Soruyu Connie sorsa da Levi, vereceği cevabın dördü için de geçerli olacağını çok iyi biliyordu.
İç çekti adam.
"Pekâlâ, ama ses çıkartırsanız kapıdaki paspasta uyursunuz. Yatın zıbarın veletler."

I'll tell the stars about you||eremikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin