Çok özür dilerim unutmuşum ben burayı wodmwodk
Mikasa hafifçe gülümsedi ve başını salladı. Daha sonra kenardaki sandalyeyi yatağın önüne çekti ve çocuğun yanına oturdu. Eren birkaç saniye sonra tekrar gözlerini yumdu ve uyuyakaldı. Kızın gözleri ağırlaşıyor başını dik tutması zorlaşıyordu. Gözkapakları yavaşça uykuya teslim olurken başı da çocuğun karnına doğru düştü.
Sabah gözlerini açtığında birkaç saniye nerede olduğunu anlayamadı kız. Eren'in ona günaydın demesiyle yerinde sıçrayıp kızaran yanaklarını saklamaya çalıştı.
Aşağı indiklerinde masada çoktan hazırlanmış kahvaltıyla karşılaştılar. Etrafa bakınıp saatin kaç olduğunu anlamaya çalışırlarken arkalarından gelen adım sesleri irkilmelerine neden oldu. Levi kaşlarını çatarak ikisine baktı. Eren saçlarını üç aydır taramıyormuş gibi görünüyordu. Mikasa'nın ise bir şekilde üstü başı hala çok düzgündü.
"Biz çoktan yedik. Siz de hemen yiyip gelirsiniz. Ayrıca saçlarını tara Eren. Köstebeğe benziyorsun."
Bu benzetmenin karşısında sessizce kıkırdadı Mikasa. Karşılıklı oturup tabaklarına yemek almaya başladılar. Eren'in tabağında duran iki dilim salatalık ve bir zeytini görünce kaşlarını çattı Mikasa.
"Ciddi misin? Daha çok yemen lazım."
Eren huzursuzca gülümsedi.
"Sabahları pek iştahım olmaz."Mikasa iç çekti ve önündeki peynir tabağından bir dilim alıp Eren'in tabağına koydu. Annesi geldi aklına Eren'in. İstemsizce sinirlenip sandalyesini geriye ittirdi.
"Annem misin sen benim??"
"Ü-üzgünüm."
Haddini aştığını hissetti bir an siyah saçlı kız. Eren onun için herkesten daha önemliydi, ancak Eren'in gözünde o sadece birkaç gün önce tanıştığı bir kızdı.
Kahvaltının geri kalanına ölüm sessizliği hakimdi. Tabakları kaldırıp salona geçtiklerinde Armin ve Levi yan yana oturmuş bir şeyler fısıldaşıyorlardı.
"...oradan çıkmasına izin veremeyiz Armin. Çok riskli olur."
"Hapisten çıkmasını engellememizin bir yolu var mı k-Oh. Kahvaltınız bitti mi?"
Zeke hakkında konuştuklarını anlayan Mikasa bozuntuya vermeden gülümsedi ve kafasını aşağı yukarı salladı.
Armin gergince gülümsedi.
"Jean ve Connie biraz önce çıktı. Sasha da sabah erkenden gitti Mikasa. Dersi varmış.""Saçını tara demiştim Eren. Çok kötü gözüküyorsun."
"Tarağım yok ki."
"Ne demek yok?"
Çocuk umursamazca omuzlarını silkti. Bunun üzerine adam söylene söylene üst kata çıkıp elinde minik bir çantayla geri döndü ve çantayı çocuğun kucağına fırlattı.
Eren çantadan çıkardığı tarağı alıp saçına geçirdi.
"NAPIYORSUN??"
Eren yerinde sıçradı.
"Ne demek ne yapıyorsun? Bana söylediğin gibi saçımı tarıyorum.""Koltuk hep saç olacak. Git mutfaktan gazete al üzerinde tara, elimde kalacaksın Eren."
Çocuk üfledi ve mutfağa gitti. Geri döndüğünde yere serdiği gazetenin üzerine oturdu ve öncekinden daha agresif bir şekilde saçını taramaya başladı. En azından denedi. Saçındaki koca yumak işleri çok zorlaştırıyordu.
"Yapamıyorum düğüm olmuş. Evde yaparım."
Levi başını geriye atıp iç çekti.
"Yapmayacaksın evde biliyorum. Ver şunu bana."Yeşil gözlü çocuğun elinden tarağı alıp saçını çekiştire çekiştire taramaya başladı. Armin ve Mikasa şaşkın gözlerle Eren'in sessiz yardım çığlıkları atan yüzüne bakıyorlardı. Arada kafası geriye gidiyor, çığlık atıp kafasını tutuyordu.
"Çok uzamış saçın. Bu gidişle bitlenirsin sen şimdi. Keseyim mi biraz?"
Çocuk umursamadığını göstermek için omuz silkti. Levi çantaya uzanıp makası aldı ve Eren'in saçına girişti. Mikasa hafifçe tebessüm edip Armin'in kulağına eğildi.
"Sert birine benziyor. Böyle şeyler yapacağını düşünmezdim."
Armin kıkırdadı.
"Öyledir. Hep bir bahane uydurur yaptığı şeyler için ama asıl amacı hep bize yardım etmek. Ailemi çok küçük yaşta kaybettim biliyorsun. Ebeveyn figürüne en yakın gördüğüm kişi Levi sanırım. Eren için de öyledir muhtemelen."Onlar konuşurken Levi hızla bitirmişti Eren'in saçını kesmeyi.
"Ortalık zaten mahvoldu. Seninkini de keseyim mi Armin?""Olur aslında, uzadı baya."
Eren ve Armin yer değiştirdi.
"Mikasa."
Kız hızla Eren'e döndü.
"Sabah bağırdığım için üzgünüm. Sinirimi senden çıkarmam yanlıştı."
Gülümsedi Mikasa, rahatlamıştı.
"Sorun yok merak etme."Akşam yemeğini beraber yediler. Yemekten sonra ilk gitmeye karar veren Eren oldu. Mikasa rolü biraz daha inandırıcı olsun diye "abisi ile zaman geçirecekti".
Armin ve Mikasa, Eren'i yolculamak için dış kapıya çıktılar. Levi ise mutfakta bulaşık yıkıyordu. Çocuk ikisine de kısaca sarıldıktan sonra yürümeye başladı. Arkasından bir süre bakıp kapıyı kapattı ve salona yöneldi ikili.
Elindeki tabağı kuruladıktan sonra başını kaldırdı ve pencereden karanlık sokağa baktı çatık kaşlı adam. Eren yavaş adımlarla durağa doğru ilerliyordu. Tam işine dönecekti ki sokağın karşısından Eren'e yaklaşan üç kişiyi fark etti. İçini kötü bir his kapladı. Genelde altıncı hissine güvenirdi Levi, şu ana kadar hiç yanılmamıştı.
Ellerini bile kurulamadan hızla ön kapıya koştu adam. Kapıyı açtığı gibi geniş bir cüsseyle çarpıştı. Başını kaldırıp karşı karşıya geldiği surat sarsılmasına neden oldu ancak bu şaşkınlığın yüzüne yansımasına izin vermedi.
"Siktir."
"Sürpriz, Levi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll tell the stars about you||eremika
FanfictionLet's dance beneath the stars and forget about the world.