Eren
Başına saplanan ağrı ile ter içinde uyandı çocuk. Burnuna gelen yemek kokuları hoşuna gitmişti. Tişörtünün üzerinden karnını kaşırken dengesiz adımlarla mutfağa girdi. Armin üç ayrı tavada bir şeyler pişiriyor, kenardan ekmek kızartıyor ve bir yandan da portakal sıkıyordu."Neden hâlâ bekar olduğunu anlamıyorum bazen Armin."
Armin yüzünü ona dönmeden kıkırdadı.
"Günaydın Eren. Böyle şeylere vaktim olmadığını biliyorsun.""Doğru, hepimizden erken üniversiteye başladığın için sana hak veriyorum, dahi."
Bunu söylerken mutfak lavabosuna doğru ilerleyip yüzünü yıkamaya başladı.
Armin kafasına bir tahta kaşık fırlatıp kaşlarını çattı."NE YAPIYORSUN EREN?! TUVALET DİYE BİR ŞEYİN İCAT EDİLDİĞİNİ BİLİYORSUN DEĞİL Mİ? Ugh...ölümün Levi'ın elinden olacak."
Eren onu takmayıp yüzünü yıkadıktan sonra ne pişirdiğine bakmak için ocağa eğildi. Armin... Her şeyde yetenekli Armin. Eren ekmek kızartmayı becerememişken hayatında ilk defa girdiği bir mutfakta harikalar yaratan Armin.
Çocuk böyle arkadaşı olduğu için bir kez daha şükredip mutfaktaki sandalyeye oturdu."Biliyor musun dün rüyamda kaçırılıyordum. Sonra bir araba bana çarptı, kafamı sertçe yere vurunca uyandım ama çok gerçekç-"
Armin elindeki portakalı yere düşürdü. Hızla eğilip aldıktan sonra doğrulurken de kafasını tezgaha çarpıp ağzından masum bir küfür kaçırdı. Onun neden bu kadar paniklediğine anlam veremeyen Eren sessizce oturmaya devam etti. Armin ise en soldaki dolabı açıp içinden mor bir tablet çıkardı ve doldurduğu suyun içine attı.
"Dün çok içtiğin için böyle saçma bir şey görmüşsündür. Al bunu iç, vitamin. Başın da ağrıyordur büyük ihtimalle."
Teşekkür edip bardağı kavradıktan sonra konuşmaya devam etti zümrüt gözlü çocuk. Uzun zamandır biriyle sohbet etmemişti.
"Kruger beni psikoloğa götürüyor...gerek varmış gibi. Bir kadın soyadımın Jaeger olduğunu öğrenince çok heyecanlandı. Psikoloğum onun şizofren olduğunu söyledi ama belki aynı soyadda ünlü biri vardır. Sen bilirsin Armin, her şeyi biliyorsun. Zeke Jaeger diye birini duydun mu hiç?"
Cevap yok.
"Armin? ARMIN! Beni dinliyor musun??"
"H-hah ne? Evet, evet duydum. Ama tanımıyorum, belki kadının gerçekten sorunları vardır.
Yn:Hange hakkında böyle şeyler yazınca kendime çok kızıyorum favorim olur kendileri:")
Tavada kızaran patateslere dönerek yüzünü ekşitti Armin. Arkadaşına bunu yapmaya hakkı var mıydı ki? Hayır, onun suçu değildi. O sadece istenileni yapıyordu. Kendi kendine mırıldandı.
'Üzgünüm Eren, elimden bir şey gelmiyor. Sana her şeyi anlatmayı çok isterdim ama ona söz verdim. Affet beni."Armin masayı kurarken üzerini değiştirmeye gitti Eren. Dolap kapağını açtığı gibi görüşü bulanıklaştı, şekiller birbirine girmeye başladı. Kendini hızla yatağa atıp beynine işleyen acının geçmesini bekledi.
Ne kadar orada yattığını bilmiyordu. Gözlerini açtığında tepesinde ona endişeli bakışlarla bakan Armin'i görünce tahmin ettiğinden daha uzun süre olduğunu anladı.
"İyi misin Eren? 3 kere seslendim ama gelmedin. Uyuya mı kaldın?"
"İyiyim, dün fazla abarttım sanırım."
Hayır, içinden bir ses bunun içkiyle bağlantılı olmadığını söylüyordu. Armin onun için dolaptan bir kıyafet seçip yatağın üzerine koydu ve kahvaltının hazır olduğunu söyledikten sonra çıktı.
Üzerini giyinirken hâlâ neler olduğunu idrak etmeye çalışıyordu. Siyah saçlar, rüyası... Neler oluyordu? Halüsinasyon görmeye mi başlamıştı? Erwin'e anlatmaya karar verip şimdilik hepsini kafasından sildi ve masaya oturdu. Armin çoktan tabağını doldurmuştu. Şu an düşünmesini gerektirecek bir şey yoktu. Haftalar sonra düzgün bir kahvaltı edecekti ve bunu mahvetmeye hiç niyetli değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll tell the stars about you||eremika
FanfictionLet's dance beneath the stars and forget about the world.