"Ne işin var burada?"
"Neden şaşırdığını anlayamadım. Çıkacağımı sana söylemiştim halbuki. Beni gördüğünde sevinmedin mi yoksa Levi?"
Adam sakallarından güçlükle görünen dudağını alaycı bir şekilde aşağı büktü.
"Kes sesini. İki hafta sonra çıkıyorum demiştin bana."
"Sürpriz yapmak istedim, fena mı oldu?"
Zeke'nin dediklerini umursamadı, gözü hala Eren ile konuşan adamlardaydı. O tarafa yönelmeye çalışınca Zeke'nin kolu tarafından durduruldu.
"Çok kaba davranıyorsun Levi, kardeşimle biraz bile zaman geçiremeyecek miyim? İzin ver biraz sohbet edelim."
Gitgide sinirleniyordu siyah saçlı adam. Gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Tek eliyle ittirerek kolaylıkla kurtuldu Zeke'nin elinden. Hızlı adımlarla o önde, Zeke arkada adamların olduğu yere ilerlediler.
"Neler oluyor burada?"
Huzursuz bir sessizlik vardı havada. Eren kaşlarını çatmış, bakışlarını soğuk betona dikmişti. Adamlar Zeke'yi görünce duruşlarını dikleştirdiler. İşlerinin bitip bitmediğini anlamak için gözlüklerinin ardından sorgulayıcı bir bakış attı onlara sarışın adam. Cevabını alınca da ellerini birleştirdi ve iç çekerek Levi'a döndü.
"Misafirperverliğin için çok teşekkür ederim Levi, çok naziksin. Umarım bir gün yeniden görüşürüz."
Sözlerni bitirdiğinde diğer adamlar çoktan ilerlemişti bile. Hafifçe sırıtıp arkasını döndü ve hızlı adımlarla diğerleriyle beraber görünürden kayboldu Zeke.
Neler olduğunu bilmiyordu Levi, hayır aslında çok iyi biliyordu, belki de kabullenmek istemiyordu. Gelip Eren'e her şeyi anlattıklarının oldukça farkındaydı aslında. O bunları düşünürken Eren çoktan evin kapısına varmıştı. Ayakkabılarını çıkarma zahmetinde bulunmadan içeri daldı ve hışımla salona yöneldi.
Eren içeri girdiğinde koltukta televizyon izliyordu Armin ve Mikasa. Onu görünce oluşan şaşkınlığı göz ardı edip hafifçe tebessüm etti Armin.
"Neden döndün? Bir şey mi unutt-"
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?"
"Anlamadım?"
Eren histerik bir kahkaha attı. Elini hızla yandaki sandalyelere atınca bir tanesi tahta zeminle birleşti. Çıkardığı ses hem Mikasa'nın, hem de Eren'in arkasından salona giren Levi'ın irkilmesine sebep oldu.
"DEDİM Kİ NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ SİZ? BENİMLE OYUN MU OYNUYORSUNUZ?"
Armin'in gözlerini korku kapladı. Göz bebekleri sakinliğini korumakta zorlanıyor, karnından tüm vücuduna yayılan gerginlik ellerini titretiyordu.
"Eren ben ne dediğini cidden anlayamıyorum. İyi olduğuna emin mis-"
"Nasıl Mikasa? Abinle iyi zaman geçiriyor musun? Onca yılı telafi edebildiniz mi bari?"
Mikasa donakaldı. Bakışlarını yere dikip bozuntuya vermeden konuşmaya çalıştı.
"Y-yani evet.. Aynısı olamaz tabii ama beraber vakit geçirmeyi seviyorum.""Güzel...Ne güzel. Hafızamdan silinden onca yılı da telafi edebilir misin o zaman?"
Derin bir sessizlik çöktü salona. Yalnızca Eren'in sinirli nefesleri ve Armin'in endişelendirici bir hızda atan kalbi duyuluyordu.
"Eren ben..özür dilerim."
"Kes sesini."
Armin hışımla ona döndü.
"Yalnızca seni korumaya çalışıyorduk.""KORUMANIZI İSTEYEN OLDU MU? ASIL SEN NE CÜRETLE KONUŞUYORSUN? BENDEN BÖYLE BİR ŞEYİ NASIL SAKLAYABİLİRSİN?"
Armin yere bakıyordu.
"SANA ANLATTIM BEN, HER ŞEYİ SÖYLEDİM. BENİ NE KADAR RAHATSIZ ETTİĞİNİ BİLE BİLE GÖZÜMÜN İÇİNE BAKARAK YALAN MI SÖYLEDİN?"
"Çok üzg-"
"Özür dileyecek yüzün var mı cidden? Sen benim için arkadaştan ötesin Armin, öyleydin en azından. Sana bile güvenemeyecek miyim ben? Hiç mi kötü hissetmedin bana onca yalanı söyleyip arkamdan iş çevirirken?"
Levi onlara doğru birkaç adım atıp yanlarında durdu.
"Bağırıp çağırmanın bir anlamı yok. Dinlemeyi reddediyorsun.""Çünkü dinlemek istemiyorum. Tek bir kelime daha duymak istemiyorum. Ağzınızdan çıkan hiçbir şey yaptıklarınızı haklı çıkarmaz."
Hışımla odadan çıkıp dış kapıya yöneldi. Az önce geldiği yoldan geri yürümeye başladı. Levi arkasından beklemesi için bağırınca ona döndü. Bütün sokakta açık tek ışık onlarınkiydi.
"Bekleyeyim mi? Neyi bekleyeyim? Yeni bir yalan uydurmanızı mı? Arkamdan çevirdiğiniz diğer işleri de itiraf etmenizi mi? Kim bilir daha ne saklıyorsunuz benden? Annemi de siz mi öldürüp sakladınız acaba?"
"Düzgün konuş."
"Düzgün mü konuşayım? Sen kendini ne zannediyorsun? Seni hayatıma biraz fazla dahil ettiysem üzgünüm, öyle bir niyetim yoktu."
"Sağlıklı düşünemiyorsun. Sakinleşip onları dinlersen eğer eminim anlayacaksın."
"Bana ne yapacağımı söyleme."
Hafifçe kıkırdadı kahverengi saçlı çocuk.
"Cidden Levi bazen bu yüzü nereden buluyorsun hiç anlamıyorum.""Ne demeye çalıştığını anlamıyorum."
"ZAVALLISIN DİYORUM. O KADAR ZAVALLI DURUYORSUN Kİ SENİ BU HALDE GÖRÜNCE MİDEM KALKIYOR. HİÇ UTANMIYOR MUSUN CİDDEN KENDİNİ BU KADAR ÖNEMLİ GÖRMEYE?"
Adam hiçbir şey söylemedi. Olduğu yerde Eren'in gözlerinin içine bakıyordu yalnızca.
"Hayır işi yapıyormuş gibi yardım etmeler, evimi temizlemeler...Ne kadar acınası olduğunun farkına varmıyor musun? Beni koruyormumuş. Amacın ne? Geçmişte korumayı beceremediğin insanların pişmanlığı seni yiyip bitirdiği için böyle şeyler yaparak kendini iyi birisi olduğuna mı inandırmaya çalışıyorsun?"
Çocuğun bağırışları evlerden birkaçının ışıklarının yanmasına sebep olmuştu. Armin ve Mikasa da kapıdan izliyordu şimdi.
"Sana güvendim ben, bana yardım etmene izin verdim ve yaptığın şey bu mu? Sana çok acıyorum, lanetlisin sen. Sevilmeye hakkın yok senin."
Sol yanağına yediği yumrukla sağa doğru savruldu çocuğun kafası. Ağzına gelen metal tadı midesini bulandırıyordu. Son bir kez baktı adama. Öfke dolu gözleri onun gri, her zamanki gibi ifadesiz gözleriyle buluştu.
"Umarım bir köşede ölüp gidersin de sonunda kurtulurum senden. Yapayalnızsın Levi, o kadar yalnızsın ki ölüm bile istemiyor seni."
Bir cevap beklemeden yürümeye başladı. Dakikalar içerisinde karanlık tepedeki silüeti gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll tell the stars about you||eremika
FanfictionLet's dance beneath the stars and forget about the world.