Resepsiyondaki kadın Eren'i görünce hafifçe yüzünü buruşturdu. Eren yüzünde yanlış bir şeyler olup olmadığını sorgulayıp yanaklarını ellerken kadın yarattığı yanlış anlaşılmayı düzeltmek için konuşmaya başladı.
"Bay Smith size söylemedi mi? Acil işi çıktığı için bugünkü randevunuz iptal oldu."Eren, Levi'ı yarı yoldan döndürürse adamın delireceğini bildiği hâlde adamı aradı ve tekrar kapıya yöneldi. Uzun merdivenlerden inerken omzunu kavrayan el ile irkildi. Kadının parlayan gözlükleri onu bir kere daha ürkütmüştü.
"Eren! Mükemmel zamanlama! Seninle konuşmam gereken çok önemli bir şey var. Bir kafede oturmaya ne dersin?"
"Uhh..şey ben...Arkadaşımı berbere götüreceğim..?"
Eren uydurduğu bahanenin saçmalığını fark edip kendine söverken Hange göz devirdi.
"Üç yaşında biriyle arkadaş olmadığını umarak kendi gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Hadi gidelim."Çocuk huzursuz bir şekilde kadının ona uzattığı kahveyi kavradı ve bakışlarını yere çevirdi. Hange hafifçe gülümsedi.
"Pek konuşkan değilsin sanırım?"Eren cevap vermedi.
"Zeke Jaeger hakkında konuşmak için çağırdım seni buraya."
"Size söyledim, onu tanımıy-"
"Dinle beni Eren. Zeke Jaeger yıllar önce beni hastamdı. Dengesiz kişiliğinin yanında hayranlık bırakıcı bir zekası vardı ve manipüle yeteneği inanılmazdı."
Eren kahvesinden minik bir yudum alıp dilini yaktığını belli etmeden kupayı masaya koydu ve Hange'yi dinlemeye devam etti.
"Sorunlu bir ailesi vardı. Hayatı boyunca onu kimsenin anlamaya çalışmadığı düşünülürse ürkünç davranışları normal kabul edilebilirdi. O bir dahiydi Eren. Kutularca ilaç kullanıyor, haftada üç kez terapiye geliyordu. Bir gün bir olaya karıştı, öğrendiği bir şey onu delirtti. Sonra da kayıplara karıştı."
"Benim ne yapmamı istiyorsunuz? Üzüldüm, yazık olmuş."
"Dosyanı okudum Eren. Yıllar önce biz kaza geçirmişsin. Bazı şeyleri hatırlamakta zorluk çekiyormuşsun."
Eren gergin bir şekilde boğazını temizledi.
"Bu olayın bahsettiğiniz kişiyle hiçbir alakası yok. Yolun ortasına sıçramışım ve araba çarpmış. Hepsi bu. Ciddi bir hafıza kaybım da olmadı. Birkaç basit anıyı hatırlayamıyorum o kadar. Eğer hayatımda öyle biri olsaydı anımsardım değil mi?"Bunun üzerine Hange cebinden Zeke'nin bir fotoğrafını çıkartıp masanın üzerine koydu.
Göz bebekleri büyüdü Eren'in. Daha önce görmüştü bu adamı. Bakışları o kadar rahatsız ediciydi ki midesinin ağzına geldiğini hissetti. Başı yine ağrıyor, anıları kıpraşıyordu. Ama bir şey hatırlayamıyordu Eren. Hızla kalkarken masaya çarpan bacağı kahve kupasını devirdi. Siyah kahve masadaki deliklerden yere dökülürken Eren, Hange'yi orada bırakıp Levi'ın gelmiş olduğunu umarak tekrar merkezin önüne yürüdü. Arabayı gördüğü gibi de kapısını açıp içeri atladı. Sürücü koltuğunda Jean'ı görünce yaşadığı şaşkınlığı gizleyerek kollarını önünde birleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll tell the stars about you||eremika
FanfictionLet's dance beneath the stars and forget about the world.