otuz iki, maybe we got lost in translation

3.1K 409 33
                                    

32} Düşen sonbahar yaprakları etrafa dağılmış parçalar gibiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

32} Düşen sonbahar yaprakları etrafa dağılmış parçalar gibiydi. Ancak tüm o günlerden sonra kafamda çizebiliyorum. Ve şimdi biliyorum o çoktan gitti, ve o büyü, artık burada değil.

taylor swift, all too well

Ω

Lanetli olduğunu düşünmemesi için hiçbir sebep yoktu çünkü ne zaman iyi bir şey olsa hayatında, beraberinde felaketler zinciri getiriyordu.

Hastane koridorunda yürürken içerideki kişinin çok fazla acı içinde olmadığını biliyordu, Hoseok hyungu sakin bir şekilde sandalyede oturuyor ve Taehyung'un kolları arasında duruyordu. Namjoon hyunguna bir şey olsa, onun bu kadar sakin bir şekilde gözyaşı dökmeyeceğini biliyordu.

Herkesten uzak bir köşede dolanırken Seokjin'in bakışları ile karşılaşmak beklemediği bir şeydi, "Ben senin için o seyahate çıkmak istiyorum." dedi Jeongguk'a, kaşları çatılırken büyüğünün ne demek istediğini algılamaya çabaladı. "Jeongguk, bir şeyler var ve ben çözemiyorum, hatırlıyor musun Siyah Kurt'un herkesi terk edip Baekdu Dağı'na gitmesini... Bu işim geri dönüşü bu kadar basitmiş gibi gelmiyor bana." Sırtını soğuk beyaz duvara verirken üzerindeki Taehyung'a ait kahverengi hırkaya daha sıkı sarıldı Jeongguk.

"Neden hep acı içindesin?"

Jeongguk ona bakarken yutkunmaya çabaladı, "Bir şeyler oluyor ve ben çözmek istiyorum. Seyahatinize dair her şeyi bana ver ve ben araştırayım, olur mu?" Seokjin'in söyledikleri kesinlikle aklına yatıyordu, iki dakika önce neden tüm felaketlerin başına geldiğini söyleyen o değil miydi? "Namjoon'a saldıran kurdu ben sorguya çektim, ormanda dolanıyormuş ve her şey normalmiş ama birden, gözü dönmüş. Jeongguk, biz kurtlar çok sakin ve kontrollüyüzdür, bizim birden gözümüz dönmez." Titremeye başladığını hissediyordu, bakışları kısa bir an hastanenin tavanına kaymanın ardından yeniden Seokjin'e döndü.

Gözü dönmüş.

Bu kelimeler dizisi onu korkutmaya yetmişti, endişeler kalbini ezip geçerken "Bilmiyorum hyung." diye mırıldandı, "Taehwan ne olacak?" Seokjin omuzlarını düşürerek koridorun diğer ucundaki kalabalığa baktı. "Ona soracağım, gelmek isterse benimle gelir ama kalmak isterse, yapacak bir şeyim yok." Taehyung ile bakışları birleştiğinde kalbini ezen hisler ile doldu, ağlamak istiyordu onun kollarında. "Emin misin?" diye sordu Seokjin'e, ondan baş sallaması kazandığında omuz silkti. "Taehyung'un seni koruması gerek, Jeongguk." Seokjin'in uyarısı omuz silkmesine sebep olsa da bir şey demedi, onların yanına gitmesini izlerken nefes almak için hastanenin çıkışına yöneldi.

Kasabaya ait hastane iki katlı, küçük bir bahçenin içindeydi. Birkaç tane bank, küçük bir salıncak ve kaydırak dışında hiçbir şey yoktu. Seokjin'in söylediklerinden tek anladığı Namjoon'a saldırılmasının sebebinin kendisi olmasıydı, bunu direkt dile getirmemişti ama sözcükleri imalarla doluydu.

invisible string' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin