şeytanlarımın etrafındaki zincirler*
*
İki parmağının kavradığı fırçayı, birbirine karışmış renklerin kapladığı tuvale bir renk daha eklemek için yaklaştırırken kirpikleri titredi, hiçbir şeye benzemediğini düşündüğü karanlık resimden başını kaldırdı ve hemen karşısında duran boş duvarda yazılı söze baktı, Van Gogh'a ait ''Sıklıkla düşünüyorum da gece gündüzden daha canlı ve daha zengin renklere sahip.'' Fırçasını değdirdi tuvale ilk açık renk olan sarıyı, tüm koyu renklerin arasında gezdirdi.
Kapının açılma sesi ve nefeslerini tutmaya çabalayarak içeri giren çocuğun kızarmış yüzüne çevirdi sakin bakışlarını, fırçayı palet ile birlikte hemen yanındaki dört ayaklı, küçük ahşap sehpaya bırakırken kendini tamamen kapıya çevirdi. ''Jeongguk...'' Kendi adını onun sesinden duymak kaşlarının çatılmasına sebep oldu, ona asla adıyla seslenmeyen birinin bir anda karar değiştirmesi iyi bir şey değildi, ''Biz...'' Arkasında kapanan kapının önüne oturan çocuğa aldırmamaya çabalayarak resme dönmek istedi ama bunun çok kaba bir davranış olacağını düşünerek vazgeçti, izinsiz odasına girmiş olan o olsa bile...
Sonunda kendini sakinleştirmeyi başarmış bedeni süzerken ellerini üzerine giydiği önlükle temizlemiş, suyundan büyük bir yudum almış ve içinden elliye kadar saymıştı. ''Çok fazla alfa kokusu var.'' Başını sallayarak bunu onayladı, kendi asla bu ağır kokuların esiri olmuyordu fakat karşısındaki çocuk bir omegaydı, onun acı içinde olduğunu düşünmek kirpiklerinin nemlenmesine sebep oluyordu. ''Taehwan hyung...'' diye mırıldandı, önlüğünün belindeki iplerini söktü, başından çıkardı ve katlanmış gri tişörtünün uçlarını düzeltti.
''Biz evleneceğiz.''
Büyük olanın dudakları arasından dökülenlerin bir şaka olduğunu düşünerek dudakları yukarı doğru kıvrıldı ve gamzesi, kendini belli etti, onun karşısında çömelerek alnında bulunan ıslanmış saçları arkaya doğru attı. Mavi saçlarının boyası akmaya başlamış, onu biraz daha çocuksu bir hale sokmuştu. ''Ben ciddiyim, Jeongguk. Gülmeyi kes.'' Onun karşısında bağdaş kurarak otururken omuzlarını düşürdü, ''Bunun olacağını sanmıyorum.'' diye mırıldandı, Taehwan'ın ailesinin kasabadaki hiyerarşideki yerini biliyordu ve oğullarının işlevsiz(?) alfa ile evlenmelerine izin vermeyeceğine emindi.
Kendi feromonlarını kontrol altında tutarak parmaklarını yeniden terden ıslanmış mavi saçlara götürdü, onları dağıtırken ''İğrenç kokuyorsun.'' diye mırıldandı, büyüğünün dudakları arasından alayla dökülen kahkaha dudaklarındaki gülümsemenin daha da genişlemesine sebep oldu. ''İlk defa bir alfa bana iğrenç koktuğumu söylüyor.'' Sesi gücendiğini belli edecek bir tona sahip değildi, kahkahasının izleri yüzünde ve sesinde asılı kalmıştı. ''Üzgünüm ama aldığım tek koku, iğrenç ter kokun.'' Taehwan alfa kokularına alışmış olmalıydı ki nefesleri düzelmiş, bakışlarındaki koyuluk yerini berrak bir kahverengiye bırakmıştı. Onun parmakları da ileri doğru giderek Jeongguk'un çenesinde durdu, olduğu yeri okşadıktan sonra, ''Sorun değil, Jeon Jeongguk. Hiç sorun değil.'' Başını arkasındaki kapıya yasladı ve utandığı için yanakları kızaran bir alfa görmenin tadını çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
invisible string' taekook
Fanfictionomegaverse* twin* ''beni çeken bir ip tüm bu yanlış yollardan, doğruca kasaba barına tek bir altın iplik beni sana bağladı'' jeon jeongguk, kendini bir alfanın kollarında bu kadar güvende ve huzurlu hissederken, kendinin de bir alfa olduğunu unutuyo...