Eve geldiğimizde abim partiye katılmamamız gerektiğini söyleyip durmuştu. Hâlâ benim iyi olmadığımı düşünüyordu. Kızlarla birlikte, özellikle Rosé olmak üzere onu ikna etmeyi başarmıştık. Şimdi ise sadece bir buçuk saatimiz kalmıştı. Hızla elbiselerimizi giymiştik ve makyajlarımızı yapmıştık. Ben makyaj yapmayı çok sevmediğim için fazla da yapmamıştım. Elbisem tabiki siyah, askılı ve eteği biraz kabarıktı. Üst kısmı pulluydu. Hepimizin elbisesi de hemen hemen benziyordu. Hepimizin etek boyu dizlerimizin biraz üstündeydi. Bizden farklı olarak Jennie eteği ona tam oturan dar bir elbise tercih etmişti. Elbisesinin güzelliğine bakarak dudaklarımı büzdüm. Benim böyle bir şey giymem imkansızdı, Park Jimin faktörü vardı başımda. Saçlarımı düzleştirmiş bırakmıştım. Jisoo beyaz bir elbise tercih etmişti. Kırmızı rujuyla birlikte ona gerçekten çok yakışmıştı. Rosé de beyaz renk giyerken Jennie siyah giymişti.
"Kızlar, hadi. Geç kalıyoruz." Abim seslendiğinde hepimiz telaşla çantalarımızı aldık ve odamdan dışarı çıktık. Abim hepimizi süzerken bize söyleneceğinden emindim. Sesli bir şekilde küfrettiğinde Rosé ile birbirimize bakıp dudaklarımızı dişledik.
"Siz beni katil mi etmek istiyorsunuz?" Gözlerimi devirerek söze girdim.
"Abi, abartma. Okuldaki kızlar bizden daha abartılı giyiniyorlar." Abim derin bir nefes verdi sıkıntıyla.
"Eğer size bakan birini bile görürsem elimden alamazlar." Rosé ile ikimize bakarken başımızı salladık hızla. Hepimiz abimin arabasına bindik ve okula gitmeye başladık. Diğerleri Jungkook'un arabasıyla geleceklerdi. Okula geldiğimizde çok güzel bir şekilde süslenmiş olduğunu gördüm. Parti bahçede olacaktı, bu benim için gerçekten çok güzeldi. Bir kısım dans ediyor, bir kısım sohbet ediyor, kalanlar ise telefonla uğraşıyorlardı. Partideyken neden telefonla uğraşıldığını bilmesem de umursamadım. Yanımızda Jungkook'un arabası durduğunda istemsizce derin bir nefes aldım. Hepsi arabadan indiklerinde sıkıştıklarına dair söyleniyorlardı. Gözlerim Jungkook'a kaydığında istemsizce yutkundum. Fazla.. Yakışıklıydı sanki. Abimin dediği bir şeye güldüğünde gözlerimi ondan ayıramaz hale gelmiştim. Bugüne kadar çok yakışıklı erkek görmüştüm, en başını da abim çekiyordu ama böylesine etkileniyor olmam bana bile yabancı bir duyguydu.
"Lisa! Hadisene gerizekalı!" Jennie bahçeden bağırdığında derin bir nefes aldım ve kendi kendime konuştum.
"Sakin ol Lisa, abartma." Hiçbir etki etmemesiyle ofladım.
"Kendi kendine konuşman ilginç." Jungkook yanımda durduğunda ona çevirdim gözlerimi. O ise bana değil, bahçedeki insanlara bakıyordu.
"Evet, biliyorum." Dedim fısıltı şeklinde. Bu çok utanç verici bir durumdu gerçekten. Umarım anlamazdı.
"O gün neden öyle bir tepki verdin Lisa?" Dedi bir anda ciddileşip bana bakarken. Gözlerine bakarken yutkundum ve yere bakarak konuştum.
"Bunu sana söyleyemem." Dudağının bir kenarı kıvrıldı.
"O gün hepimizi endişelendirdin. Ve sebebini söylemiyor musun?" Şaşkınlıkla ona baktım. Benim için o da mı endişelenmişti? Ama bu çok saçma ve mantıksızdı. Muhtemelen daha önce böyle tepkiler veren birini görmemişti.
"Bak, bunu gerçekten söyleyemem. Çünkü-"
"Bana açıklama yapmana gerek yok. Söylemek istemiyorsan saygı duyarım." Dedikten sonra okulun bahçesine yürümeye başladı. Arkasından bakakalırken bu saçma diyaloğumuza anlam vermeye çalışıyordum. Bu çocuğu anlayabileceğimi sanmıyordum artık. Dudaklarımı birbirine bastırıp bahçeye girdim. Abimlerin ve kızların yanlarına geldiğimde abim kolunu omzuma attı. Gözlerimi devirip gülümsedim. Bu beni diğer erkeklerden koruma şekli oluyordu kendince.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙼𝚘𝚗 𝚂𝚘𝚞𝚏𝚏𝚕𝚎 | 𝙻𝚒𝚜𝚔𝚘𝚘𝚔°
Fanfiction*Liskook Ağırlıklı* Çok küçükken travma yaşamış olan Lisa, üç çocukluk arkadaşı ve abisi Jimin'in arkadaş grubuyla takılarak kabuslarını unutmaya çalışır. Bu gruba sonradan dahil olan Jungkook ile karışan olaylar, ciddi bir hal alır. #Shiplerimiz# ...