18.Bölüm

882 70 38
                                    

Yüzüme vurmaya devam eden güneş beni fazla rahatsız etmeye başlamıştı. Tek isteğim uyumaya devam etmekti. Tek gözümü aralayarak etrafıma bakındım. Daha sonrasında oflayarak kalktım. Tabiki de güneş ışığı perde açık olduğundan kaynaklanıyordu ve uykum çoktan kaçmıştı. Huysuz bir şekilde banyoya girdim. Çıktığımda tekrar yatağa ilerleyip oturdum ve saate baktım. Saat henüz erkendi. Bugün okula gitmiyorduk çünkü abim diğer erkeklerle birlikte işleri olduğunu söylemişlerdi. Ardından da bizim kızlarla okulda tek başımıza kalmamıza izin vermediklerini söylemişlerdi. Aslında haklı olduklarını söyleyebilirdim, bende Sehun'u görmeye meraklı değildim açıkçası ve yanımızda abimlerin olmamasının Sehun'un işine geleceğini tahmin ediyordum. Dolabımdan her zamanki gibi kot pantolon ve siyah üst çıkarıp giydim. Saate tekrar gözlerim kaydığı zaman sekiz buçuğa yaklaştığını gördüm ve odamdan çıktım. Abimin odasının kapısının kapalı olması beni biraz tereddütte bıraksa da sessizce açıp içeriye baktım. Abimi uyuyor olarak görmeyi tabiki beklemiyordum. Abim her zaman benden önce uyanırdı. Aklıma gelen fikirle birlikte abimin üstüne zıplayarak kıkırdadım. Abimin homurdanmasıyla birlikte daha çok gülmeye başladım.

"Kalk üstümden salak!" Kahkahalarımı durdurmaya tenezzül bile etmeden kalkıp odanın bir kenarında abimi izlemeye başladım. Abim yatağından kalkarak bana kötü bakışlar atmaya başladı.

"Kemiklerim kırıldı." Gözlerimi kocaman açarak ona baktım.

"Abartma abi ben o kadar kilolu değilim."

"Onu bir de bana sor." Omuz silkerek umursamadığımı belli ettim. Abim sırıtarak bana yaklaştı ve yanağıma öpücük kondurdu.

"Aşağıda seni bekleyeceğim!" Diyerek seslendim banyoya doğru ilerleyen abime. Eliyle tamam işareti yaptıktan sonra odadan çıktım. Aşağı inip kahvaltıyı hazırlamış bir şekilde evleri toplayan hizmetçimize döndüm.

"Günaydın Cho Hee, bugün erkencisin." Cho Hee gülümseyerek bana döndü. Henüz genç bir yaştaydı, abimden bir kaç yaş daha büyüktü. Maddi sıkıntıları dolayısıyla eğitimini devam ettirememişti. Annem onun eğitim masraflarını ödemeyi teklif etmişti. Cho Hee ise sanırım kendini mahçup hissetmiş olacaktı ki bunun karşılığında belirli günlerde ev ile ilgilenmeyi teklif etmişti. Bu şekilde hem okuyor hem de haftada bir kaç gün gelerek ya evleri topluyor, temizlik yapıyor ya da yemek yapıyor oluyordu.

"Günaydın Lalisa, sizin de erkenci olduğunuzu görüyorum." Ona gülümsedim ve kahvaltı yapmak için oturdum. Abimi beklerken gözlerim kahvaltı sofrasında geziyordu. Cho Hee anlaşılan bugün de döktürmüştü.

"Üniversiten nasıl gidiyor?"

"Gayet iyi gidiyor, teşekkür ederim. Bir sorun olmadı." Başımı sallayarak anladığımı belirttim.

Bu sırada merdivenlerden inen abime bakarak gülümsedim. Karşıma oturmak için mutfağa girerken Cho Hee'ye başıyla kısa bir selam verdi. Gözlerim istemsizce Cho Hee'ye kayıyordu. Abimi sevdiğini söylemişti uzun bir süre önce. Ancak abimle göz teması bile kurmaktan kaçınması tereddüt etmeme sebep oluyordu. Abimin Rosé'yle çıktığını öğrendikten sonra ona söylemeye çalışmaktan vazgeçmişti.

"Tekrar günaydın abi." Diyerek çatalı ağzıma götürdüm.

"Günaydın güzelim. Bu arada bugün kızları buraya çağır. Biraz oturduktan sonra biz gideriz zaten. Sizde oturursunuz." Başımla onaylayarak kahvaltıma devam ettim.

...

"Rosé, Jisoo ve Jennie'yi al ve bize gelin. Abimlerin işleri varmış zaten bizde otururuz." Üstüne uzandığım yatağın örtüsüyle oynayarak Rosé'den cevap beklemeye başladım.

𝙼𝚘𝚗 𝚂𝚘𝚞𝚏𝚏𝚕𝚎 | 𝙻𝚒𝚜𝚔𝚘𝚘𝚔°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin