İyi okumalar minnoşlarım..Lisa'nın Anlatımıyla
Kollarımı ve bacaklarımı açarak yattığım zeminden tavana baktım. Artık beynimde hiçbir düşünce barınmıyordu, tek bir kişi hariç.
Jeon Jungkook.
Sürekli aklımda olması şaşırtıcıyken hiç çıkmaması daha şaşırtıcıydı. Arkadaş değildik, iki yabancı gibiydik. Ancak sanki onu herkesten daha çok tanıyor ve biliyor gibi hissediyordum. Aklımda gülüşü, sarılışı, öpüşü yer ediniyordu. Beynim o soruyu düşünmeyi reddediyordu.
Ondan hoşlanıyor olabilir miydim?
Öyle bir şey olmadığına emindim sebepsizce. Bu sefer de başka bir soru geliyordu. Neden sürekli onu düşünüyordum o zaman? Derin ve içinden çıkılmaz bir ikilemdi. Ona beğeni duyduğumu kabullenmiştim ancak aşk duymak daha farklı bir boyuttu. Düşünmemeyi seçiyordum en sonunda. Herşeyi boşveriyordum ve küflenmiş, pis tavana bakıyordum boş bir şekilde. Burdan ne zaman kurtulacağım sorusunu düşünmeyi çoktan bırakmıştım. Sadece olacakları bekliyordum. Belki de buradan çıktığımda ona bu değişik ikilemimden bahsetmeliydim? Ah hayır, kendimin bile cevabını bilmediğim bir soruyu ona sormak aptallık olurdu.
"Ne yapıyorsun bana Jeon Jungkook?" Fısıltı şeklinde dudaklarımdan çıkan kelimelerle birlikte yan dönüp zemine tekrar şekiller çizmeye başladım.
O sırada pat diye gelen büyük bir sesle birlikte oturur konuma geldim. Kaşlarımı çatıp gözlerimi kapıya dikerek bir şey olmasını bekledim. Ayağa kalkıp kapıya ilerleyeceğim sırada kapı birden açılmıştı. Gözlerime inanamıyordum. Bu oydu..
Jungkook.
Gözlerinde samimi bir endişe yer alıyordu. Hızlı adımlarla bana yaklaşırken put gibi kalmıştım. Önce bana bakarak bir şeyim olup olmadığını anlamaya çalıştı. Gözleri kafamı vurup kanattığım bölgeyi buldu ve nazikçe dokundu. Sanki dokunuşuyla eriyip yok olacakmışım gibi nazikti.
"Kahretsin, acıyor mu?" Başımı iki yana salladım gözlerine bakmaya devam ederken.
"Acımıyor. Peki sen nasıl-" sözlerim Jungkook'un bana sıkıca sarılmasıyla bölünmüştü. Şaşkın bir halde hiçbir şey yapmadan dururken Jungkook geri çekildi.
"Üzgünüm ben bir an ne yapacağımı-" bu sefer ben onun sözünü keserek kollarımı boynuna doladım ve gözlerimi kapattım. Jungkook ellerini belime doladığında yüzümü boynuna gömdüm. Kokusuyla sarhoş olmak üzereydim adeta. Bir insan birini bu kadar derinden etkileyebilir miydi? Ondan hoşlanıyor olabileceğim ihtimalini kabullendikten sonra ona daha farklı bakmaya başlamıştım. Daha önce hiçbir erkek beni bu denli etkilememişti.
"Seni bulamayacağım diye o kadar korktum ki." Şaşırarak gözlerimi açtım. Söylediği kelimelerden hangi anlamı çıkaracağımı bilememiştim. Gülümsedim.
"Ama buldun." Onun da gülümsediğini hissediyordum. Bu sırada duyduğumuz bir alkış sesiyle birbirimizden ayrıldık.
"Ne kadar dokunaklı.."
"Kes sesini Kai." Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken gözlerim açılmıştı. Bizim okuldaki Kai'nin burada ne işi olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙼𝚘𝚗 𝚂𝚘𝚞𝚏𝚏𝚕𝚎 | 𝙻𝚒𝚜𝚔𝚘𝚘𝚔°
Fanfiction*Liskook Ağırlıklı* Çok küçükken travma yaşamış olan Lisa, üç çocukluk arkadaşı ve abisi Jimin'in arkadaş grubuyla takılarak kabuslarını unutmaya çalışır. Bu gruba sonradan dahil olan Jungkook ile karışan olaylar, ciddi bir hal alır. #Shiplerimiz# ...