17.Bölüm

922 77 48
                                    

Jungkook'un sözleriyle birlikte utançla başımı eğerek bir kaç adım uzaklaştım.

"Teşekkür ederim." Gerçekten mi Lisa? Senden etkilendiğini söylüyor ve sadece teşekkür mü ediyorsun?

"Başlamak üzere." Başımı kaldırdığımda Jungkook'un poşetten bir şeyler çıkardığını gördüm.

"Ne?" Olayları anlamak istercesine çıkan sesim, Jungkook'un bana bakışlarıyla kesilmişti. Bana gülümsedi ve önüne döndü.

"Birazdan göreceksin." Balon benzeri bir şeyi bana uzattığında uzanıp aldım. Ne olduğunu anlamak istercesine bakınırken kaşlarım çatıldı. Jungkook yanıma yaklaştığında ona baktım. Ne olduğunu anlamadığım bu şeye bir şeyler yaparken ben ise sadece onu izliyordum. Benden etkilendiğini söylemişti. Açıkçası bende ondan etkileniyordum.

"Şimdi bunu bu şekilde tutmalısın. Ben de alttan yakacağım." Dediklerine başımı sallayıp söylediği şekilde tutmaya çalıştım. Jungkook elindeki çakmakla bir şeyler yaptıktan sonra karanlık olan ortamın ışıklarla kaplandığını gördüm. Şaşkınca etrafıma bakarken herkes Rapunzel filmindeki gibi uçan fenerlerini uçuruyordu. Tuttuğum fenere çevirdim gözlerimi. Ağırlığı azalmıştı bile. Jungkook elimin altına elini yerleştirerek uçurmama yardım ederken başımı çevirip ona baktım. Fakat bu hayatımın en büyük hatalarından biri olabilirdi çünkü burunlarımız birbirine değmişti ve aramızda milimler vardı. Başımı tekrar önüme çevirdim hızla. Elinin üstündeki elimle beraber feneri kaldırırken istemsizce gülümsedim. Bu manzara mükemmeldi. Gökyüzüne doğru uçan ışıklı fenerler zifiri karanlığa bürünmüş geceye renk katıyordu. Neredeyse yerinden çıkmak üzere olan kalbim ise nefes alışverişlerimin hızlanmasına sebep oluyordu.

Jeon Jungkook...

Gerçekten beni etkileyen bir etkendi. Bu kadar yakın olmamız kalbim için büyük bir tehlikeyken bana döndüğünü hissedebiliyordum. Başımı yavaş bir şekilde ona çevirirken burunlarımız tekrar birbirine değmişti. Sertçe yutkunduğum sırada göz ucuyla ellerimizden kayıp giden fenere baktım. Desenli fener tüm ihtişamıyla gökyüzünde süzülerek gözden kaybolurken gülümsedim tekrar. Gözlerimin odağı yeniden Jungkook'un gözleri olurken hala neden bu kadar yakın olduğumuzu sorguluyordum. Gözleri dudaklarıma kaydığında derin bir nefes aldım ve geri çekildim. Midemde hissettiğim kocaman boşluk bana merdivenden inerken kazara basamak atlamışım hissini veriyordu.

Jennie'nin Anlatımıyla

Beni çekiştirerek Lisa ve Jungkook'un aksi yönüne götüren Taehyung'a baktım. Gölün kenarında birikmiş olan insan topluluğunun yanından geçiyorduk. En sonunda biz de diğer herkes gibi gölün kenarında durduğumuzda sorgulayan bakışlarımı Taehyung'a çevirdim.

"Neler oluyor Tae?" Taehyung yüzündeki gülümsemesiyle birlikte elinde tuttuğu poşetten bir şeyler çıkarırken benim gözlerim gülüşünde takılı kalmıştı. Bu kadar güzel gülebilen bir insan daha var mıydı bu dünyada?

"Şimdi muhtemelen bu festivali biliyorsundur ama yine de sana söyleyeceğim. Bu bir uçan fener festivali." Aklıma gelen ilk şeyle birlikte hızla Taehyung'a baktım.

"Rapunzel?"

"Evet." İkimiz de gülümseyerek birbirimize bakarken hızla gözlerimi kaçırdım ve yüzüme ciddiyet kondurdum. Onunla oldukça yakın ve samimi anlardan kaçıyordum, kaçmak zorundaydım.

Taehyung tek kelime etmeden elindeki fenerlerle uğraşmaya başladı. Neden ondan kaçtığımı çok iyi biliyordu. Beni anlamaya çalıştığının da farkındaydım ancak olmuyordu işte. Ona daha önce de söylediğim gibi yapamıyordum.

𝙼𝚘𝚗 𝚂𝚘𝚞𝚏𝚏𝚕𝚎 | 𝙻𝚒𝚜𝚔𝚘𝚘𝚔°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin