25.Bölüm

842 57 59
                                    

Gözlerimi kırpıştırarak bu anın gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştım. Maalesef ki gerçekti. Ona kısa bir bakış attıktan sonra hiçbir şey demeden oradan ayrılmak üzere hamle yaptığımda kolumdan tutarak bunu engellemişti. Anında arkamı döndüm.

"Ne istiyorsun?" Sehun sırıttı. Bu sırıtışının altından neler çıkacaktı merak ediyordum.

"Seni." Gözlerimi devirip kolumu çekmeye çalıştım.

"Boş yapıyorsun." Sehun ben gitmeye çalıştıkça kolumu daha da sıkı tutuyordu.

"Jungkook'la çıktığınızı duydum." Kararlı bakışlarla çırpınmayı kesip ona baktım.

"Evet, çıkıyoruz." Sehun'un yüzü anlık kasılsa da yeniden sırıtmaya başlamıştı.

"Jungkook'un iyiliği için bir şey yapmak ister misin?" Kaşlarımı çattım.

"Ne demek istiyorsun sen?"

"Jungkook'un yaşadığı yere bir baskın olduğunu düşün. Onlarca adamla başa çıkacak değil sonuçta. Bunu yapabilirim Lisa. Senin onunla çıkmana izin vermeyeceğim. Sen benimsin." Yüzümü buruşturarak ona bakmaya devam ettim.

"Tam bir psikopat gibi konuşuyorsun."

"Buna ne dersen diyebilirsin. Ben seni istiyorum."

"Ama o istemiyor." Bir anda söze giren başka bir ses ile duraksadım. Daha sonra ise görüş açıma Sehun'a sağlam bir yumruk atan Jungkook girmişti. Sehun'un kolumu bırakması üzerine yanlarına gidip Jungkook'u kendime çekmeye başladım. Bir yandan da gelen var mı diye kontrol ediyordum. Sehun yüzünden yine bir bela alacaktık başımıza.

"Jungkook, yapma. Yalvarırım." Jungkook sözlerimden sonra bir anda durup bana döndü. Eli Sehun'un kanıyla bulanmıştı.

"Neden bu şerefsizi koruyorsun!" Dudaklarım hafif aralanırken tamamen yanlış anlamasına şaşırmıştım.

"Onu korumuyorum, istersen öldür umurumda değil ama senin başına iş açacak şimdi." Jungkook ne kadar sinirli olduğunu belli edercesine hızlı nefesler alıyordu. Eline dokunarak yavaşça kavradım ve ellerimizi kenetledim. Sehun çoktan gitmişti, muhtemelen Jungkook'u şikayet edecekti. Oflayarak derin bir nefes aldım.

"Umarım şikayet falan etmez." Jungkook ise elleriyle kollarımı tutmuştu.

"Senin burada onunla ne işin vardı?"

"Jisoo derse girmedi, üstelik bize de haber vermedi. Bizde endişelendik ve Rosé ile aramaya başladık. Burada da o vardı. Hemen gitmeye çalıştım ama kolumu tuttu. Sonra da bir şeyler saçmaladı işte." Jungkook gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Yanlış bir şey söylememeye ve yapmamaya dikkat ediyordum. Şuan gerçekten çok sinirliydi.

Yavaşça elini okşadım sakinleşmesine yardımcı olmak için. Kafasını kaldırıp bana baktı, galiba sakinleşmişti. Ayak ucuma çıkıp kollarımı boynuna doladım. Anında belimi saran ellerle ister istemez yüzümde bir tebesüm oluşmuştu. Yüzünü boyun girintime sokup derin bir nefes aldı. Hissedilmeyecek derecede bir öpücük kondurup geri çekildi.

"Tek zaafımsın." Dediğinde daha deminki olaydan eser kalmamış yüzümde kocaman bir gülümseme olmuştu. Kollarımı boynundan ayırmadan önce onun yaptığı gibi yanağına öpücük kondurup geri çekildim. Yavaşça geriye bir kaç adım atıp merdivenlere oturdum. O da beni takip ederek yanıma gelip oturdu. Ders başlamıştı o yüzden bu derse girmeyecektik. Yavaşça kenetli ellerimi kaldırıp dizime koydum. Bazen gerçekten inanamıyordum. Her şey nasıl bu kadar hızlı gelişti, nasıl oldu anlam veremiyordum. Düşünmeden sorgulamadan yaşamak istiyordum hayatı ama önümüze sürekli engeller çıktığı için beynimi patlatacak kadar çok düşünüyordum. Tam her şey yolunda derken önümüze bizi yoracak bir engel çıkıyordu ve bu durum gün geçtikçe insanın canını sıkıyordu. Bu derin düşüncelerden ayrılmama sebep olan Jungkook'un sesiydi. Yerde olan gözlerimi gözlerine çıkartıp dinlemeye başladım.

𝙼𝚘𝚗 𝚂𝚘𝚞𝚏𝚏𝚕𝚎 | 𝙻𝚒𝚜𝚔𝚘𝚘𝚔°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin