19.Bölüm

729 66 22
                                    

Jimin'in anlatımıyla

"Kızlar yok Jimin."

Sanki sonsuz bir boşluğa düşmüş gibiydim. Kızlar yok. İki kelime, dokuz harf. Bu iki kelime dünyayı başıma yıkmıştı. Artık etrafımdaki hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. Her şey değerini yitirmişti. Nefes alamadığımı hissederek derin bir nefes aldım. Kızlara bir şey olacağının düşüncesi bile bedenimi kasıp kavurmaya yetmişti. Kendimi çölde susuz bir insan gibi hissediyordum. Söz vermiştim. Lisa'ya ve Rosé'ye onları koruyacağıma dair söz vermiştim. Peki ya şimdi? Onların tek saç tellerine bile dünyayı yakabilirdim. Kalbimin sahibi ve kalbine sahip olduğum kızdı Rosé. Sarı saçlarıyla karanlık ve pis dünyama bir güneş gibi doğmuştu sanki. Aşkın ne demek olduğunu onunla öğrenmiştim. Bir diğer tarafta da gözlerinden akan tek damlaya canımı bile verebileceğim kız kardeşim Lisa vardı. Her gece ben duymayayım diye hıçkırıklarını dindirmeye çalışan güzel kalpli kız kardeşim.

"Jimin ne oluyor!" Beni derinden sarsarak düşüncelerimden çıkartan Jin hyunga baktım. Gözlerimde gördüğü hüzün bir adım gerilemesine sebep olurken hala benden cevap beklediğini anlamıştım.

"Kızlar yokmuş." Dedim fısıltıyla. Duyduklarından bile emin değildim. Gözlerim netliğini kaybederek ıslanırken Jin hyung ellerini yakalarıma yerleştirerek beni sarsmaya başladı. Direnmeye ne halim ne de mecalim yoktu.

"Ne demek yokmuş lan!" Hoseok hyung Jin hyungu benden uzaklaştırırken ona bakıyordum. Onu anlayan tek kişi bendim. O aşık bir adamdı, sevdiğini kaybetme korkusu ne demek iyi bilirdim. Omzuma değen elin sahibine baktım sessizce.

"Kendini bırakma Jimin, kim olduğumuzu unutma. Yeri göğü inletmek zorunda kalacaksak bile onları bulacağız." Başımı sallayarak az da olsa beni motive eden Namjoon hyunga sarıldım.

"Şimdi herkes sakin olsun ve çenesini kapatsın! Tae ve Kook'u da alıp kızları arayacağız. Bu şekilde sinirinizi birbirinizden çıkararak hiç bir şeyi değiştiremezsiniz!" Yoongi hyung bizi kendimize getiren konuşmayı yaptıktan sonra kendime gelmiştim. Tek kelime etmeden arabama yürüdüm. Üzülme devrim bitmişti. Şimdi sırada öfkeli halim vardı. Kızları kaçırmaya cesaret eden o piçleri bulup en güzel cezayı verecektim, hem de kendi ellerimle.

Eve geldiğimizde hızla arabadan inip eve girdim. Annemin bir aylığına yurt dışına gitmiş olması işleri daha da kolaylaştırmıştı. Kimsenin haberi bile olmadan bu işi bitirecektim. Salonda oturan Taehyung ve Jungkook görüş açıma girdiğinde hızla ilerledim. Jungkook ayağa kalkarak elindeki buruşmuş kağıdı uzattığında kaşlarım çatıldı. Elinden alıp kağıdı açtım ve içindeki yazıyı okumaya başladım.

"Jimin, bak sakin ol-"

"Ben sakinim Tae." Sessizce notu cebime koyduğumda Jungkook ve Taehyung şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Bağırıp çağırmamı beklediklerini biliyordum. Şuan tek isteğim bağırıp çağırmak olsa da bunu yaparak sadece zaman kaybedecektim, biliyordum. Sakin olmam önemli olacaktı. Kızları kaçıran her kimse onlar aracılığıyla beni öfkelendirmeye çalışacaktı. Derin bir nefes aldım ve herkeste tek tek gözlerimi gezdirdim.

"O piçleri bulacağız." Dedikten sonra hızımı artırarak evden çıktım. Benim bile beklemeyeceğim bir şekilde sakindim.

Lisa'nın Anlatımıyla

Ağır bir baş ağrısıyla gözlerimi açmaya çalışırken soğuk zeminden kalktım. Gözlerime bağlı olan kuşak görmemi engellemişti. Ellerim bağlıydı. Göremeyeceğimi bile bile etrafıma bakmaya çalıştım. Büyük bir korku bedenimi esir alırken konuşmaya çalıştım ancak ağzımdaki bant bunu imkansızlaştırmıştı. Oturur bir şekilde yaslandığım duvara pes ederek kafamı yasladım. Korkuyordum. Odada tek olduğuma göre kızlar neredeydi bilmiyordum. Onlara bir şey olmamasını diliyordum sessizce. Kızlarla izlediğimiz film bittikten sonra otururken kapı çalmıştı. Bakmaya gittiğimde kesinlikle bayıltılmayı beklemiyordum. Sonrasında kendimi burada bulmuştum. Neler oluyor bilmiyordum ancak çok korkuyordum. Artık bitsin istiyordum. Bir şaka olmasını diliyordum olmadığını bile bile. Sanki biraz sonra abimler ve kızlar içeriye girip bana şaka yaptıklarını söyleyeceklerdi ve hep birlikte eve gidecektik. Tüm dileğim buydu. Beynim henüz idrak edememiş olacak ki sakindim. Kaçırılmıştık, biliyordum. Kendimi o kadar yalnız hissediyordum ki.. İlk defa yanımda abim yoktu. Kızlar yoktu. Ayağa kalkmaya çalıştım ve ellerimle duvar boyunca ilerledim. Elimle hissettiğim kapıyı hızla açmaya çalıştım ancak nafileydi. Kendimi duvarın dibine bıraktım. Şuanda sadece abimin bana sarılmasına ihtiyacım vardı. Abimi düşünmek boğazımda kocaman bir yumru oluşmasına sebep oluyordu. Yutkunmak gittikçe zorlaşıyordu. Dolan gözlerimden firar eden bir yaş damlası gözümdeki kumaşla buluşup kaybolmuştu. Aniden açılan kapıyla birlikte irkilerek yerime sindim. Yavaş yavaş yaklaşan adım sesleriyle birlikte nefesimi tuttum. Üzerime doğru eğildiğini hissederken korkuyla yumruklarımı sıkıyordum. Ağzımdaki bantı çıkardıktan sonra sertçe yutkundum.

𝙼𝚘𝚗 𝚂𝚘𝚞𝚏𝚏𝚕𝚎 | 𝙻𝚒𝚜𝚔𝚘𝚘𝚔°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin