Dudaklarımı yalayarak bir cevap bulmaya çalıştım. Her şeyi ona anlatamazdım. Gözlerine baktığımda gördüğüm derinlik içimde bir şeylere sebep oldu. O an ona güvenmeye karar vermiştim.
"Ben beş yıldır psikiyatriste gidiyorum. Çok psikiyatrist değiştirdim, bu sonuncusuna ise iki yıldır gidiyorum." Titrek bir nefes alırken Jungkook elini çenesine dayamış beni dinliyordu. Gözlerimi ondan çekip devam ettim. "Benim küçüklükten beri silahlara fobim var. Sadece sesini duymam bile beni krize sokuyor. Bunun için yıllardır psikiyatriste gidiyorum." Jungkook hala sessizlik içinde bana bakarken aniden tezgahın üstündeki dolabı açıp bardak aldım. Kendime su doldurup içerken Jungkook beni izliyordu. Konunun zorluğu bir tarafa, bunu Jungkook'a anlatmak ayrı bir zordu nedensizce.
"O gün bayılmanın sebebi silahtı." Dedi düşünceli ses tonuyla. Kızlarla birlikte onları takip ettiğimiz günü kastediyordu. Tam o anda aklıma bir soru işareti takıldı. O gün hayal meyal bile olsa Jungkook'un silahı olduğunu hatırlıyordum. Yada yanılıyordum. Öğrenmenin tek yolu sormaktı.
"Evet, silahtı. Bu arada o gün senin silahın olduğunu hatırlıyorum. Yanlış mı bilmiyorum ama-"
"Hayır, o gün silahım yoktu. Adamların birinden almıştım sadece." Anladığımı belirterek başımı salladım. Ama neden sözümü kesip bir anda konuştuğunu anlamamıştım. Ellerimle oynarken gözlerimi ona çevirdim.
"Bu arada, konuştuklarımız aramızda kalabilir mi?" Jungkook başını salladı.
"Tabiki." İkimiz de aynı anda mutfaktan çıkarken ayağım Jungkook'un ayağına takılmış yere düşmek üzereyken belime sarılan eller sayesinde kurtulmuştum.
"Sen," dedi gülerken. Ellerimi düşmemek için omzuna dolamıştım. Bu an beni kucağında taşıdığı ana taşımıştı. "Gerçekten çok sakarsın." Diyerek cümlesini tamamladı. Hâlâ gülüyordu. Toparlanıp ellerimi boynundan çektim. İstemsizce gülsem de dağılan saçlarımı düzelttikten sonra ona döndüm.
"Düşmemin neresi komik?" Jungkook kızgın bakışlarıma karşılık gülmeyi keserek tamam işareti yapmaya çalıştı.
"Seni ikinci kez bu sakarlığın sonucu düşmekten kurtarıyorum. Bana borçlusun unutma." Dedikten sonra elleriyle saçlarını dağıtarak yanımdan geçti. Harika, bir de buna borçlu olmuştum şimdi de.
Abim evlerine giden tayfayı ağırlarken onlara kısaca veda edip odama çıkmıştım. Açtığım diziyi izlerken gözlerim monitördeydi ancak aklım düşüncelerle doluydu. Umarım Jungkook söylediklerimi kimseye anlatmazdı. Gülüşü aklıma geldiğinde başımı iki yana salladım.
"Kendine gel Lisa." Yine de düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Tıpkı tavşana benziyordu güldüğünde. İki kez görmüştüm gülüşünü. İkisi de aklımdan çıkmamıştı. Ama nedendi? Neden sürekli onu düşünüyordum? Tabiki de aptal öpücük yüzündendi.
Saatin geç olduğunu fark ettiğimde zaten izlememiş olduğum diziyi kapattım. Başımı yastığa koyarken gözlerimi kapattım. Her gece dilediğim gibi kabus görmemeyi diledim.
~~~
Gözlerim acırken hızla yerimde doğruldum. Gözümü ovuştururken bir yandan da banyonun kapısını açmıştım. Yüzümü yıkayıp gözlerimin acısından kurtulduktan sonra odama dönüp saate baktım. Hemen ardından alarmım çalmıştı bile. Zaten uyanık olduğum ve yüzümü yıkadığım için de uykum gittiği için alarmı kapatıp hazırlanmaya başladım. Her zamanki siyah kombinlerimden birini yapıp siyah kot pantolon ve siyah üst çıkardım. Gece yine kabus görmüştüm, bu yüzden uykusuzdum. Terlemiş olduğumu fark edip hızlı adımlarla banyoya ilerledim. Sabah gözüme ter kaçtığı için gözlerimin acıdığını anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙼𝚘𝚗 𝚂𝚘𝚞𝚏𝚏𝚕𝚎 | 𝙻𝚒𝚜𝚔𝚘𝚘𝚔°
Fanfiction*Liskook Ağırlıklı* Çok küçükken travma yaşamış olan Lisa, üç çocukluk arkadaşı ve abisi Jimin'in arkadaş grubuyla takılarak kabuslarını unutmaya çalışır. Bu gruba sonradan dahil olan Jungkook ile karışan olaylar, ciddi bir hal alır. #Shiplerimiz# ...