16. Bölüm

23.3K 1.3K 561
                                    

Hatalar, kusurlar varsa affola.

Geçmiş DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN... TÜM KADINLARIN FERAH YAŞADIĞI, EŞİT TUTULDUĞU BİR DÜZEN DÜŞLÜYORUM HEPİMİZ İÇİN....

Miraç kandilinizi de kutluyorum sevgili ailem...

Bir de satır arası yorum yaparsanız bu kız çok sevinir....

🐀🐻🐢🐂🐀🐻🐢🐂🐀🐻🐢🐂🐀🐻🐢🐂

Gecenin bağrında can bulan ay ışığının odama sinsice sızışıyla yorgun bedenimi serin nevresime devirdim. Sancak'ın topladığı saçlar babamın elleriyle toplanmış gibiydi. Masumdu. Gözlerimi yorgunluğun döşeğine terkettim dayanamayarak.

"Biri beni dürtmüş Yeliz. Kız elin adamı beni niye dürtüyor?" Sabah, henüz gözlerimi açmadan duyduğum ilk cümle bu olmuştu annemin sesinden.

"Ne dürtmesi abla? Nerenden dürtmüş?""

"Nerenden dürtmüş ne Yeliz? Telefondan işte. Dün sen açmadın mı bana şu feşbuk zımbırtısını? Oradan işte."

Yumuşak yastığa koyduğum başım öylesi rahattı ki tatlı uykumdan kalkıp işittiğim konuşmalara müdehale bile edemiyordum. Güneş, dantel perdemin ardından avuç avuç bana kendisini sunarken göz kapaklarımı kırpıştırdım. Açık, güneşli günleri seviyordum.

Kolumdaki siyah kemerli saate baktığımda henüz yedi bile olmadığını farkettim. Temiz havada az uyumak bile yetmişti bedenimi dinçleştirmeye. İnce yorganı üzerimden çekip ayaklarımı babamın tek tek döşediği parke zemine değdirdim. Saçlarım hâlâ Sancak'ın topladığı saçlardı ancak toka giderek aşağıya sıyrılarak dağılmıştı. Tokayı çıkardım, belime dek inen saçlarımı avuçlayarak tepemde kuş yuvası, ki benim topuzuma öküz bile otururdu bu kadar saçla, topladım.

"Anne," dedim odadan çıkarken. Az evvel bana duyurmamak için fısıldaştıkları ne varsa her birini duymuş gizlemeyede gerek duymamıştım. "Facebook işi ne?"

"Ay," diye homurdandılar aynı anda.

"Yok bir şey Gülseli. Hadi sen abini uyandır. Kahvaltımızı yapalım verandada."

Annem ve teyzem beni geçiştirmeye çalışıyorlardı bunu biliyordum. Karnımı doyuruncaya dek bu konuyu ertelemeye karar vererek İlber abinin yattığı odadanın kapısını tıklattım. Hep beraber verandaya kurulduğumuzda çayıra biriken kuzuları görebiliyordum. Her biri bir taraftan katılıyordu sürüye. Kahvaltıdan sonra ailecek sohbet ederken Yeliz teyzem hiç alakası olmayan bir konu açtı.

"Ayşe ne kadar güzel bir kız. Ailesi de samimi insanlar."

"Öyle," dedi annem bir yudum içtiği bardağı masaya bırakırken. "Feride benden sonra gelin geldi. Geldiğinde daha on sekiz yaşındaydı. Ailesi daha erken demiş ama sevmişler birbirlerini. Kayınvalidesi ketum bir kadın ama ona rağmen tek kötü laf etmez ardından. Ayşe'yi de pek güzel yetiştirmiş."

Gözlerim İlber abiye kaydığında dikkatle dinlediğini farkettim. "Güzel kız," dedi hiç beklemediğim bir dürüstlükle.

Teyzem ve annem şaşkınca birbirlerine döndüler yüzlerini. "Direkt sorsak cevap verecekmiş zaten Yeliz. Ne diye dallandırıp budaklandırdık ki o kadar saat?" Onlarda benim kadar şaşkınlardı bu duruma. İlber abinin çehresinde solgun bir gri tabaka uyuyor, güzel gözleri bunları gizlemeye yetmiyordu.

"Abla ne bileyim cevap vereceğini? Hiç huyu degildir birine güzel demek. İlber beğendin mi Ayşe'yi?" Teyzem her anne gibi oğlu evlensin mutlu olsun istiyordu. İzmir, Aydın ve İstanbul arasında gidip gelmekten bir aile kuramayacağını düşünerek keder bataklığında kulaç atıyordu yok yere.

Gül KOZASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin