Anlamı olmayan harflere basıpta beni başkalarına karşı durum açiklamak zorunda bırakmazsanız sevinirim. Gjgkck, kkbzrjj gibi gibi birçok yorum yapılmış geçen bölüm. Bunu kendiniz mi yapıyorsunuz diye soranlar oluyor. Ben yapmıyorum. Neden yapayım? Bu hesabıma bile istediğimden az vakit bulabiliyorum. Birçok harf, nokta, virgül silmekle uğraştım.
Yazarlar yorumu kendisi için istemiyor emin olabilirsiniz. Okurken hem siz keyif alın, hem sizden sonra okuyanlar sizin yorumlarınızla eğlensin istiyorum(z). Satır arası yorumlarda buluşmak dileğiyle.
700 vote, 700 yorum sınırımız olsun.
*************************
Aşkın sesi, titreşimleri ya da bir eksende dönmesini sağlayan manyetik alanı var mıydı? Eğer aşkın manyetik alanı varsa bu kalbinizi o devasa sesle dolduran kişinin kalbi olabilirdi. Canan ve Saffet yarı utanç, yarı hevesle bize dikmişlerdi gözlerini.
Halamın yaşlılığının kokusunun sindiği duvarları, salonun ortasından dört mevsim kalkmak bilmeyen sobası, üzeri kırmızı gül ve kahve püskül deseni olan perdeleri, camın önünde duran demir somyası, birbirinden farklı kanepeleri, odayı boydan boya saran halılar yetmezmiş gibi her kapının girişinde ve çıkışında elleriyle ördüğü paspaslar vardı. Evi eski olduğundan beton olan yerleri ince muşambayla kaplıydı. "Saffet," dedi halam telefonunu cam kenarındaki saksının dibine bırakırken. "Bugün babanı arayalım oğlum. Bak Sancak geldi. Akşama Turgut amcanda gelir ertesi günde Canan'ın anasıgile haber ederiz."
"Biraz daha mı geçseydi hala?" dedi üzerinde halamın eteği ve penyesiyle oturan Canan. Halamdan en az on beş santim uzundu otururken kısa durmayan etek ayağa kalktığında oldukça komik gözükecekti eminim. "Valla Canan kusura bakma kızım ama ben uyuyamıyorum şu gavur dölüne güvenemediğimden. Gece gece gelir aklına girerde alıverirse yanımdan diye."
"Valla dokunmam hala. Ama sen haber ver tabii." Saffet halam görmeden Canan'ın yanağından makas alıp hınzırca duvarları seyretmeye başladı. Sancak ve bende geldikten sonra halamın hep oturduğu somyanın karşısındaki kanepeye oturmuştuk. Canan'ın yüzünde şahane bir tebessüm yoktu bunun tam aksine telaş, korku, biraz pişmanlığı anımsatan bir hal vardı. Saffet ise yanağından makas alırken onun durgun halini canlandırmak istemişti kuşkusuz fakat pek başarıya ulaştığı söylenemezdi. "Gitte üstünü başını değiştir Canan." Canan sorgusuz yerinden kalkarak getirdiğim çantayla salondan ayrıldı.
"Bak Saffet oğlan," dedi halam işaret parmağını sallaya sallaya. "O salak Ergül gibi içkiye sıçkıya, çalışmamaya, iş beğenmemeye, karını dövmeye merak salacaksan benden çekeceğin var unutma!" Saffet eğik oturduğu koltukta dikleşerek suratına son derece ciddi bir ifade takındı. "Yok halam söz. Ben kıyabilir miyim Canan'a? Zaten o Ergül yüzünden vermek istemedi babası biliyorum. O olmasaydı herşey usulunce olacaktı ama yine de elimden ne gelirse en iyisini yapacağım."
"Bak bu kızı madem getirdin teliyle duvağıyla üç gün düğünü olacak. Koluna bileziğini, yüzüğünü takacaksın. Gözü kimsenin düğününde gelinliğinde kalmayacak. Kaynana kaynata yanına gelin girmeyecek. Evinizi köyünüzü döşeyin. Canan'ın yüzü yerde kalmasın." Saffet'e dikkatlice bakarak suratını buruşturdu. "Zaten senin kepçe kulaklarında ne buldu bilmem. Buruşuk Suratlı." Tam duygulanacağım dediğim anda halamın birilerine bulduğu kusurla kahkahalara boğulurdum.
Sancak kulağıma eğilerek fısıldamaya başladı. "Canan'a da Yoluk Tavuk gibisin bu Saffet sen de ne buluyorsa diyordur." Sancak'ın fısıldadıklarıyla kahkaha atmaya başladım. Yanyana oturuyorduk gülerken Saffet iyice üzerine alınmasın diye sesimi kontrol etmeye çalışsamda edemiyordum. Halam ciddi anlamda tam da böyleydi ama kalbinin kötülüğünden değildi. Eğer gerçekten kalbi çirkin olanlardan olsa herkesin gerçek kusurlarını söyleyerek ciddi incitirdi lakin o severken azıcık doz aşımı yapanlardandı. "Sen anca gül zaten. Aslan gibi oğlanı Hortlakların kızına kaptırda aklın başına gelsin." Canıma batan kelimelerin kalbinde filizlenmiş hali ve vahşi yanımı tırmalayan kıskançlıkla bakışlarımı halama çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül KOZASI
Non-Fiction"Demez mi anası, topallığına bakmadan benim kızıma göz koymuş diye? Der. Bu konuyu bir daha açma anne." ****** "Seni yaktım, kül ettim ruhumda; ama yine bana senin kokun geldi. Meğer ben seni küle çevirirken, ruhum iradesizce kokunu saklamış," dedi...